Bu yazımızda, “Leh Labirenti” adını verdiğimiz serimizin ilk konusu olan 1760-1815 arası Leh tarihini sizlere anlatacağız. Bir dipnot olarak şunu söylemeliyiz ki; serimizin bağlanacağı konu olan Polonezköy’ün kuruluşunu ve devamındaki ilgili kişileri anlayabilmemiz için tarihsel sürecin nasıl geliştiğine ve neleri getirdiğine bakmalı; Lehistan-Litvanya Birliği’nin son dönemlerine ve Napolyon Savaşları’na göz atmalıyız zira ne yıkılışı ne dirilişi ne de kayboluşun manasını kavrayabiliriz. 1760-1815 arası Leh Tarihi.
18. Yüzyılın İkinci Yarısında Lehistan’ın Durumu
18. yüzyılın başlarından itibaren ağır savaşlar ve beraberinde gelen yıkımlar sebebiyle zayıflamaya ve toprak kaybetmeye başlayan Lehistan-Litvanya Birliği, Rusların desteklediği II. Stanisław’ın tahta geçmesiyle daha da zayıfladı. 1764 yılından 1795’e kadar, yani gerileme döneminden yıkılışa değin süregelen bu hükümdarlık dönemi, Lehistan’ın çöküşünün -tabiri caizse- resmiyete dökülmüş hâlinin acı ve trajedik bir tablosuydu…
Lehistan-Litvanya Birliği’nin Birinci Parçalanması
1768 yılında Lehistan’daki Ortodokslar, Rus himayesi altına girdi. Aynı yıl ülkede iç savaşın patlak vermesiyle Ruslar, muhaliflere karşı iç savaşa dahil oldu. 4 yıl süren ve muhaliflerin mağlubiyetiyle sonuçlanan iç savaşın sonucunda Lehistan’ın yüz ölçümünün yaklaşık %28’ine tekabül eden topraklar; Çarlık Rusyası, Avusturya Arşidüklüğü ve Prusya Krallığı arasında paylaştırılırken; Leh nüfusunun yaklaşık %38’i, vatanından göç etmek zorunda kaldı. Bu bölünmeyi, dünyada yalnızca Kaçar Hanedanı (Günümüzdeki Azerbaycan ve İran toprakları) ve Osmanlı İmparatorluğu reddetmiştir.
Lehistan-Litvanya Birliği’nin İkinci Parçalanması
Halk, bu facialardan sonra yenilikçi reformlar yaparak yaralarını sarmak ve ülkülerini ilerletmek istediler. 1789’da patlak veren ve Yeni Çağ’ın kapanıp Yakın Çağ’ın başlangıcına neden olan Fransız İhtilali, bu reformlara sebebiyet veren en önemli olaydır. Toplumunun çoğunluğu ilerici, yenilikçi ve cumhuriyetçi olan Leh halkının yoğun baskıları sonucu seçmeli monarşik rejim, 1791’de yeni bir anayasa hazırladı. Bu anayasa ile birlikte; Sejm’in (alt meclis) sorumlulukları arttı, serflik kaldırıldı, seçmeli monarşiden anayasal monarşiye geçildi ve kral seçimleri sona erdi. 3 Mayıs Anayasası; Avrupa’da yazılı ve ulusal ilk, dünyada ise Amerika Birleşik Devletleri Anayasasından sonra ikinci anayasadır.
Komşusundaki reformları tedirginlik ile takip eden ve ülkesine tehdit olarak gören Rus Çariçesi II. Katerina, Osmanlı ile olan savaşını sona erdirerek (Yaş Antlaşması) yönünü Lehistan’a çevirdi. 1792’de Lehistan-Litvanya Birliği’ne savaş açan Çarlık Rusyası, 2 ay süren savaşın sonunda galip gelen taraf oldu. Savaşın sonunda ise Lehistan topraklarının çoğunluğu, Çarlık Rusyası ve Prusya Krallığı (Avusturya Arşidüklüğü bu antlaşmada yoktur) arasında paylaştırıldı.
Lehistan-Litvanya Birliği’nin Üçüncü Parçalanması
İkinci Parçalanma’ya, karşı bildiri yayımlayan Ulusal Kahraman Tadeusz Kościuszko, 1794’te işgalci güçlere karşı Varşova İsyanı’nı başlattı. Başkaldırı, hiç hafife alınmayacak kadar başarılı giderken Komutan Kościuszko’un, Maciejowice Muharebesi’nde Ruslara esir düşmesiyle halkın direnci ve morali tükendi. Varşova’ya dayanan Rus askerleri başkente hücum etti ve savaşın son muharebesi olan Praga Savaşı (Katliamı) başladı. Leh isyancıların direncinin kırılması sonucu başkenti ele geçiren Ruslar, kentte bebek veyahut yaşlı olduğuna bakmaksızın yaklaşık 20 bin kişiyi katletti.
Sağdaki Resim: “Rzeź Pragi”, Juliusz Kossak, 19. Yüzyıl.
Lehistan-Litvanya Birliği, 1795’te teslim oldu. Topraklar; Romanov, Habsburg ve Hohenzollern Hanedanlıkları arasında üçüncü kez paylaştırıldı. 25 Kasım 1795 tarihinde II. Stanisław’ın tahtından feragat etmesiyle de Lehistan-Litvanya Birliği, dünya haritasından resmen silindi. Lehistan-Litvanya Birliği’nin ilhakını kabul etmeyen tek Avrupa devleti, Osmanlı İmparatorluğu idi.
Sağdaki Görsel: Lehistan-Litvanya Birliği’nin Haritadan Silinmesi
1760-1815 Arası Leh Tarihi
Sürgün Yılları
Devletin yıkılmasıyla halk, “mülteci” sıfatını barındırarak Avrupa’nın birçok ülkesine göç etti. Göç edenler arasında soylu sınıfından köylü sınıfına kadar toplumun her kesiminden insanlar yer aldığından dolayı sürgündeki Leh halkı, yurt dışında (özellikle Paris ve İtalya Yarımadası’nda); ana vatanlarında kaybettikleri topraklarındaki işgalci devletlere karşı güçlü bir muhalefet oluşturdu. Yine de; Çarlık Rusyası, Prusya ve Avusturya egemenliği altında bulunan ve göç etmeyen Lehler, çoğunluğu oluşturuyorlardı.
Gün Doğumu
Fransız Devrim Savaşları sürerken sürgündeki Leh halkı; düşmanlarının ortak olması nedeniyle (Prusya, Çarlık Rusyası, Avusturya) Fransa’yı ve General Napolyon Bonapart’ı kendileri için bir kurtarıcı olarak görüyor, ilerideki yıllarda Fransa safında yer alarak ülkelerindeki işgalci devletlere karşı savaşmak için can atıyor ve ülkelerini kurtardıktan sonra bağımsız olacakları günleri hasretle bekliyorlardı. 1797’de, sürgündeki binlerce Leh, gönüllü olarak Fransız ile İtalyan ordusuna yazıldı ve Napolyon Bonapart tarafından “Legiony Polskie (Leh Lejyonları)” birimi kuruldu. Komuta görevi de bizzat Napolyon tarafından, 1794 Varşova Ayaklanması’ndaki üstün başarılarından dolayı çok saygı duyduğu komutan Jan Henryk Dąbrowski’e verildi.
Napolyon Savaşları ve Diriliş
Napolyon Savaşları’nın Avrupa’yı kasıp kavurduğu senelerden biri olan 1806 yılında, Prusya hükümetinin zorunlu askerlik yasasını çıkarması ve bölgedeki Alman halkının Lehlere acımasız davranışları sonucu Prusya topraklarındaki Leh halkı, direnişlere başladı. Bu gelişmenin üzerine I. Napolyon, Prusya işgali altındaki Leh topraklarına elçiler gönderdi. Bölge halkının Fransızlar lehine yoğun desteğinin olduğu teyit edilince Prusya topraklarındaki Leh halkından, Prusya ordusundan firar etmeleri ve Fransız tarafına katılmaları istendi. Halk, buna dünden razıydı. Sonuç olarak ordudan firar eden insan sayısı o kadar çoktu ki, Napolyon, ilk tümenin kuruluşundan sadece iki gün sonra, yeni bir tümen daha kurmaya karar vermişti.
Dördüncü Koalisyon Savaşları’nın bir parçası olan Jena–Auerstedt Savaşı’nın patlak vermesiyle (14 Ekim 1806) Fransızlar, Prusya topraklarını işgal etmeye başladılar. Bunu fırsat bilen Prusya işgalindeki Lehler, 1806 yılının Kasım ayında Büyük Polonya Ayaklanması’nı başlattılar. Leh Lejyonları, Fransa-Prusya sınırından; Prusya boyunduruğu altındaki Leh halkı ise başlattıkları isyanın merkezi olan Poznan kentinden, Prusya ordularına saldırdılar. Jena–Auerstedt Savaşı’nın Fransız galibiyetiyle sonuçlanmasıyla Hohenzollern Hanedanlığı, Doğu Prusya’ya çekildi ve Orta ila Batı Prusya toprakları, Koalisyon güçlerinden kurtarıldı.
O Wolność! (Ey Özgürlük!)
Bu gelişmelerin ardından La Grande Armée ve Jan Henryk Dąbrowski, ayaklanmanın merkezi olan Poznan şehrine, halkın sevinç gösterileri eşliğinde girdi. Prusya işgalindeki geri kalan Leh toprakları; Dąbrowski’nin komutasındaki Fransız ve Leh askerlerinin, düzenli Doğu Prusya ve Rus ordularıyla aylarca verdikleri mücadeleler sonucunda, 15 Haziran 1807’de Tilsit Antlaşması’nın imzalanmasıyla beraber 12 yılı aşkın sürenin ardından tekrardan Lehlere geçmiş; Varşova Dükalığı’nın I. Napolyon tarafından resmen kurulmasıyla Lehler, yeniden bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır.
1760-1815 Arası Leh Tarihi
Doğu Seferi
Doğu Seferi, Lehler için tarihi bir öneme sahiptir zira Koalisyon ülkelerinden kazandıkları bağımsızlıklarını, Doğu Seferi’nin başarısız olmasıyla Lehler ve kurtarıcıları I. Napolyon, yeniden Koalisyon ülkelerine devredecektir.
Napolyon Savaşları sürerken Birleşik Krallık’ın Fransız kıyılarına uyguladığı ambargoya misilleme olarak Britanya kıyılarına ambargo uygulamak için Jena–Auerstedt Savaşı’nın bitiminden hemen sonra Napolyon tarafından yürürlüğe konan Kıta Ablukası’na zaman ilerledikçe Rusların destek vermemesi ve Napolyon’un Rus hakimiyetindeki Leh topraklarını Varşova Dükalığı’na katma isteği nedeniyle Fransız-Rus ilişkileri, 1810’dan itibaren ziyadesiyle kötüleşmeye başladı. 1812’de, İngiliz-Rus Savaşı’nın sona ermesinin akabinde Napolyon ve La Grande Armée’nin Doğu Seferi’ne çıkmasıyla -Rusya’da verilen ismiyle- Vatanseverlik Savaşı başladı (24 Haziran 1912). Lehler, işgal altında olan Doğu topraklarını kurtarmak ve kaybolan Lehistan-Litvanya Birliği’nin intikamını almak için bu savaşta yaklaşık 100 bin askerle La Grande Armée’nin saflarına katıldı.
La Grande Armée, Rusya’nın içlerine doğru ilerlerken katedilen topraklarda herhangi bir isyanın çıkması, Fransızların sonu demekti. Bunu öngören Napolyon, Lehlerin desteğini kaybetmeyerek Varşova Dükalığı’nı askeri üs olarak kullanmaya devam edebilmek ve olası bir Leh isyanının çıkmasını engellemek adına, savaşa “İkinci Polonya Savaşı” ismini verdi.
Fransızlar; Smolensk, Valutino ve Shevardino Muharebeleri gibi stratejik değeri yüksek olan harpleri kazanarak Moskova önlerine dayandılar. Ruslar ise her geri çekildiklerinde yakıp yıkma taktiğini kullandıklarından dolayı La Grande Armée işgal ettiği her Rus toprağını; altyapı, lojistik, ikmal ve ulaşım kaynakları bakımında fazlasıyla zarar görmüş durumda, hatta kullanılamaz hâlde buldu.
Savaşın en kanlı muharebesi olan Borodino Muharebesi’ni kazanan La Grande Armée, Moskova’yı işgal etti lakin Ruslar, Moskova’yı terk ederken de yakıp yıkma taktiğini kullandıklarından dolayı Napolyon ve ordusu, oldukça yıpranmaya başladı. Moskova, yok olmuştu. Bunun da üstüne Rus hükümetinin, Fransızlar ile antlaşma veyahut herhangi bir görüşmeyi müzakere edecek hiçbir temsilciyi Napolyon’un yanına göndermemesi eklenince La Grande Armée ciddi anlamda çökmeye başladı.
Gün Batımı
14 Eylül’de Moskova’ya giren Napolyon, yaklaşık 1 ay kadar şehirde kaldıktan sonra, 19 Ekim’de Moskova’dan çekilme kararı aldı. Zaten harap ve bitap düşmüş La Grande Armée, geri çekilme esnasında yerli halkın ve gerillaların bitmek bilmeyen saldırıları da eklenince tam anlamıyla çöktü. Hemen hemen 2 ay süren geri çekilmenin sonunda yetenekli generaller, yüzlerce subay ve -en mühimi- I. Napolyon sağ kalabilmişti lakin Varşova Dükalığı ve sefere 600 bin kişilik asker sayısıyla başlayıp seferin sonunda yalnızca 5 bin askerle kalakalan La Grande Armée, bembeyaz ışıklarla doğduğu şanlı günün ebediyete açılan karanlık ufkunda -bir daha doğmamak üzere- battı.
‘Yıkılış ve Diriliş Gelgitinde Kayboluş: 1760-1815 Arası Leh Tarihi’ adlı yazımızın sonuna geldik. Bizleri Instagram ve Twitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!
Bir cevap bırak