Yaşamda Yol Gösterici Bir Kitap: Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine / Arthur Schopenhauer

Hayatın anlamsız ve kötü olduğunu anlayacak kadar akıllı bir tek ben ile Schopenhauer mu var?

İtiraflarım / Lev Tolstoy

Yaşam serüveni boyunca biz insanlar düşünmek, düşlemek, anlamak ve anlamlandırmak yoluna çokça eğilim göstermişizdir. Bilincimiz ile birlikte kendi varoluşumuz hakkındaki düşünceler denizinde kaybolmak ve varoluş meselemiz üzerinde de derin sularda boğulmak tehlikesi ile karşı karşıya kalabilmişizdir. Tarihten bugüne dek çeşitli unvanlar ile birlikte – söz konusu düşünür, yazar, filozof gibi unvanlar- tarihsel süreç içerisinde kendi isimlerini yazan şahsiyetlerin ortaklaşa bir tema olarak kullandığı yaşam ve yaşam üzerine olan her türlü düşünceler ve söylemler esasında bu konunun önemini açıklar nitelikte. Düşünceleri vasıtası ile nice beyinleri doyuran ve etkileyen ‘‘Alman felsefesinin bilinen isimlerinden” olarak tanımlanan Arthur Schopenhauer’un hayatına, felsefesine özet bir şekilde değinmek ve onun kaleme aldığı Okumak, Yazmak ve Yaşamak üzerine adlı bu eser hakkında bir şeyler yazmak istemekteyim.

Eğitimci Olarak Schopenhauer*

1788 Yılının Şubat ayında Danzig şehrinde, yazgısı bir nebze de olsa ailesi tarafından belirlenmiş Arthur Schopenhauer yaşama gözlerini açtı. Tüccar bir babanın ve hayatının büyük bir bölümü boyunca gölgesi altında kalacağı yazar bir annenin oğlu olan Schopenhauer, önce babasının arzu ettiği gibi ticaret (tüccar) işlerine yönelir. Babasının ölümünden bir müddet sonra tıp öğrenimine başlar ancak sonra karar değiştirerek, şu anda onun varlığı ile bağdaştırılan felsefeye geçmektedir. Gerek varlıklı bir ailenin çocuğu olması gerek de babasından kalan miraslar neticesinde, maddi açıdan sıkıntı yaşamadan kendini felsefeye adayabilmiştir. Schopenhauer, hayatının son 27 yılını yalnız başına Frankfurt’ta kitaplar ile geçirdi. 1860 yılında gözlerini hayata yumduğunda, nice beyinleri beslemeye vesile olacak kitaplar ve düşünceler geride bıraktı. Doğu’da Budizm felsefesini kendince benimseyerek, doğu-batı felsefesinin sentezini yapan Schopenhauer, kötümserliği ile de bilinmektedir.

Arthur Schopenhauer nice beyinleri beslemiştir; Albert Einstein’da oluşan, yaşamın anlamına dair düşüncelere vesile olmuş, Tolstoy ve Sigmund Freud gibi şahsiyetlerin düşüncelerini etkilemiş ve bunların yanı sıra da Friedrich Wilhelm Nietzsche’nin felsefeye olan eğilimini, yazmış olduğu en köklü kitabı ” İsteme ve Tasarım Olarak Dünya” kitabı neticesinde gerçekleşmiştir. Schopenhauer, Ölümünden sonra bir filozofun doğuşuna akıl hocalığı etmiştir. Bu tarz şahsiyetlerin yanı sıra da Alman şair Johann Wolfgang von Goethe, Schopenhauer’u etkileyici ve etkili bulmuş olduğu kadar onun bir gün ünlü bir insan olacağına da inanmıştır. Onun hayatının özeti olarak aktarılan bu iki paragraftan sonra düşüncelerinin bir parçası olan Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine isimli kitabını açıklamak yerinde olacaktır.

Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine

İsmi ile içeriğini büyük oranda özetleyen bu kitap, yazarının kötümserliğini ifade eden kitaplardan birisidir. ”Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: Biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz”(61.sayfa) şeklinde ifade etmesiyle, esasında bizler onun okumak, yazmak, yaşamak ve düşünmek üzerine olan ve ‘tavsiye’ olarak nitelendirilebilecek düşüncelerini takip ederiz.

Schopenhauer felsefesinin temeli ve özeti, yaşamın sefalet ve acı dolu oluşudur. Onun düşüncesi şu çerçevede izlenmekte: insan sürekli giderilmesi gereken ihtiyaçlara sahiptir, giderildiğinde haz giderilmezse acı olur. Ancak her giderme kısa sürelidir ve sürekli olarak giderme ihtiyacı duyulur. Bu döngü de sonsuzca olacağından ve her daim giderme imkanı olmayacağından, giderilmeyen istekler acı doğuracaktır. Her istek, yanı başında acıyla beraber gelir. Söz konusu bu görüş de elbette ki karamsarlığa sebebiyet verecektir. Bu ıstıraptan kurtulma düşüncesi ise Buda felsefesinden esinlendiği -tabiri caizse- keşiş yaşamıdır. Schopenhauer, isteklere kulak asmamanın ve insanın kendi içine çekilmesinin, münzevi hayata karışmasının sıkı savunucusudur.

Dünyanın herhangi bir yerinde elde edilebilecek çok fazla bir şey yoktur. Dünya sefalet ve ıstırapla doludur; ve eğer bir insan bunlardan yakasını kurtarırsa, bilsin ki can sıkıntısı her köşe başında pusuda beklemektedir.

42.Sayfa

İnsan mutluluğunun iki temel düşmanı: Istırap ve Can Sıkıntısı başlığı altında başlayan bu kitap, kendi yaşamına entegre ettiği yalnızlık yani münzevi yaşamın, can sıkıntısı ve ıstırap başta olmak üzere bir çok soruna deva olduğunu sayfalarca açıklamaktadır. Bu kitap hayatın içinde varlığını sürdüren 4 ana kavram üzerine, çokça ve ince düşünülmüş bir zihnin ürünü olduğunu hissettiriyor. Okumak ve Yazmak üzerine olan, kendi çağından verdikleri örnekleri günümüzde de görebilmek, tarihsel süreç içerisinde nice yüzyıllar ile ortaklık paylaştığımız hissini uyandırmakta. İnsanlığa yol gösteren düşünceler bütününün toplandığı kitaplar arasında bulunan bu kitap, yazarının özgün düşüncesi ve kötümserliğinin sonucu olarak da, kanımca daha etkin, daha gerçekçi bir kavrayışa sebep olmuştur.

Sonuç Olarak

Kitabın oluşumu için yaptığı gözlemlerinden en kuvvetli etmenin kendisini gözlemlemek olduğunu diyebilmekteyiz. Kitapta bulunan münzevi hayat hakkındaki söylemler, 27 yıllık yalnızlığı sonucunda kazanılmış yetkinliğinin sonucu olarak düşünülebilmektedir. Acının her daim olacağını ve bu ıstıraptan sanatla ve münzevi yaşamla kurtulanabileceği düşüncesi kitapta sıklıkla işlenmektedir. Bu öğretinin temeli olan gözlem kuvvetle muhtemel kendisi olacaktır yine. Bireysel olarak kendini gözlemlemenin büyük oranda önemini de aktarabilen bu kitap, düşünmek için uzun zamanlar ayırmış önemli bir şahsiyetin elinden çıkmasıyla daha bir önem kazanıyor. Önerim, Schopenhaeur’u tanımak ve bu kitap da olmak üzere onun felsefini öğrenmeye yönelik olacaktır.

Seçme Alıntılar

İç zenginliğe sahip insan dışarıdan kendi zihinsel melekelerini geliştirip olgunlaştırmak, yani servetinin tadını çıkarmak için menfi bir bağış: tasasız kaygısız boş zaman dışında hiçbir şey istemez.

53.Sayfa

Bütün budalaların başına gelen en büyük bela fikirlerle ilgilenmemeleridir ve can sıkıntısından kurtulmak için sürekli olarak gerçekliklere ihtiyaç duymalarıdır. Fakat gerçeklikler ya tatmin edicilikten uzak ya da tehlikelerle doludur; üstelik ilginç olmaktan çıktıklarında yorucu hale gelirler. Fakat düşünce dünyası sınırsız, zararısz ve sakindir.

59.Sayfa

Eski klasik yazarların eserlerini okumak kadar zihni eğlendiren başka bir şey yoktur denebilir. Sadece yarım saatliğine bile olsa insan eline alır almaz, derhal soluklanıp ferahlar, arınır ruhça yücelir ve dinçleşir.

69.Sayfa

Okumak ve öğrenmek herhangi bir kimsenin kendi özgür iradesiyle (keyfe keder) yapabileceği şeylerdir; fakat düşünmek böyle değildir. Düşünme tıpkı bir ateş gibi bir cereyanla yahut hava akımıyla tutuşturulmalı ve konuya duyulan bir ilgi ile beslenmelidir.

129.Sayfa

*= Friedrich Wilhem Nietzsche’nin Say Yayınlarından, bu isimle yayınlanmış kitabına atıfla.

Kaynakça

  • SCHOPENHAUER, Arthur, Okumak Yazmak Ve Yaşamak Üzerine, Say yayınları Çev: Ahmet Aydoğan
  • TOLSTOY, Lev, İtiraflarım, Antik Dünya Klasikleri yayınları Çev: İhsan Özdemir
  • https://tr.wikipedia.org/wiki/Arthur_Schopenhauer
  • Henidik Dergi, Sayı 7.


Mert Can Ay
Ege Üniversitesi Kimya bölümü öğrencisi. Lisans eğitiminin yanı sıra düşünmekten ve düşlemekten hoşlanan, kendi çapında da felsefeye, edebiyata ve sanata dair merakı neticesinde düşüncelerini aktaran birisi. [email protected]