Tanzimat Dönemi

Saray Edebiyatından Akan Nehir: Tanzimat Dönemi

Gazete ve tiyatrodan sonra Batılılaşma yolunda Tanzimat Dönemi sırasında edebiyatımıza giren türlerden birisi de romandır. Bildiğimiz üzere Klasik Dönem de dediğimiz Divan (Saray) Edebiyatında hikaye ve roman ihtiyacı, “mesnevi” tarzında yazılmış olan Leyla ile Mecnun ve Ferhad u Şirin gibi manzum hikayelerle karşılanmaktaydı.

Batılı örneklere uygun şekilde hikaye ve roman türünün başlaması ise öncelikli olarak tercüme eserler sayesinde olmuştur. Bu şekilde Türkçeye kazandırılan ilk eser, Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan yaptığı “Tercüme-i Telemak” olmuştur. Daha sonra, Ceride-i Havadis’te tefrika edilen “Sefiller” edebi dünyamıza bir bomba gibi düşmüştür. İlerleyen süreçte ise Dünya edebiyatının günümüzde bile başyapıtlarından sayılan Hikaye-i Robinson, Monte Cristo ve Atala yazın dünyamızda koltuklarına oturmuşlardır.

Tanzimat Dönemi

Bu bağlamda yazılan hikayelerin ilk Türkçe telif çalışmalarını ise Ahmet Mithat Efendi, 1870’ten itibaren neşretmeye başladığı “Kıssadan Hisse ve Letaif-i Rivayat dizisi” ile başlatmıştır. Ardından, izlerini takip eden Emin Nihat Bey, kaleme aldığı “Müsameretname” ile bu yoldaki ikinci ciddi teşebbüsü yerine getirmiştir.

Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı’nda Roman

Letaif-i Rivayat ve Müsameretname’nin kaleme alınışının hemen ardından bu güzide eserleri, Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, Felatun Bey ile Rakım Efendi, İntibah ve Araba Sevdası gibi birçok eser takip etmiştir. Saydığımız eserlerin yanı sıra Cezmi, Küçük Şeyler, Karabibik ve Zehra da yazılmış, her biri döneme ayna tutan kitaplar arasında yerlerini edinmişlerdir.

Saydığımız eserlerin tamamında konu seçimleri paralellik gösterir. Çoğunlukla tarihi olayları ve aşkı kapsayan kitaplar, gündelik hayattan çekilip alınan kısmi hatıralara ev sahipliği yaparken aynı zamanda tesadüfler üzerine kurulduklarını da kanıtlar niteliktedirler.

Tanzimat Dönemi

Duygu yüklü ve genellikle acıklı temalar üzerine kurgulanmış eserlerimiz, her ne kadar romantik bir havada yazılmış gibi görünüyor olsalar da, dönemin denk geldiği zamana karşılık olarak realist ve natüralist bakış açılarıyla kaleme alınmışlardır.

Bu durumda, ele almamız gereken iki ciddi husustan söz edebiliriz: Edebiyatımızda yeni olana artan ilgi ve deneme açlığı ile eski olandan bir türlü elimizi ayağımızı çekememek arasında kitaplarının sayfalarına sıkışan ve kalemlerinin mürekkebinde ilk önce kendilerini boğan kıymetli yazarlarımız. Tüm tecrübesizliklerine rağmen, iki arada bir derede sıkışıp kalan yazarlarımız, ne olursa olsun o dönemin siyasi ve toplumsal hayatına bir pencere açabilmeyi başarmışlardır.

Dönemin şartlarına baktığımız zaman, halkı romanla tanıştıran ve Türk edebiyatına bu iki değerli tür olan roman ve hikayeyi katan sevgili yazarlarımız, okuyucusunun ayağına edebiyatı getirmiştir diyebiliriz.

Tanzimat Edebiyatı ve Yazarlar

Şuan, Tanzimat Dönemi’nde yazılmış kitapları okumaktan bu denli çekinmemizin en büyük nedenine değinmek gerekirse akımların yükü altında ezilen ve kurgudan kendini bir türlü çekip çıkartamayan yazarlarımız nedeniyle olduğunu da dile getirmek şart olacaktır. Karşımıza özellikle çıkan realizm ve natüralizm akımları, kurgulanan eserin onlarca kat üstünde tutulmuş gibi mistik bir havada okuyucunun gözüne sokulurcasına işlendiğinden ötürü, yazarı da hitap ettiği kitleyi de içinde hapsetmiştir.

Yazıldığı zamana damgasını vuran ve sık sık adından söz ettiren eserlere baktığımız zaman bunun örneklerine sık sık rastlarız. Kurgu dahilinde bile olsa “iyi olan her zaman iyidir ve kötü olan da daima kötüdür” anlayışı, bir türlü yazarın yakasını bırakmadığı için, eserin yaratıcısı nefes verdiği karakterlerine bir türlü kendileri olma şansını tanıyamamıştır.

Ya da ruhundan bir parçayı her karakterine ayrı ayrı böldüğü için bu kadar anlayışsız davranmıştır onlara karşı, emin olamayız. Yani meseleye bir başka taraftan bakarsak; edebi akımlar mı yazarın yakasını bırakmamış yoksa yazar mı karakterlerinin peşinden ayrılamamış, artık öğrenemeyiz.

Tanzimat Dönemi

Yazar, Can Verdiği Karakterin İlahıdır…

Bakış açımızı bu yöne çevirdiğimizde, “yazar, yarattığının ilahıdır” dediğimizde ise önümüzdeki yol ikiye ayrılır: Yazar ne derse karakterleri o seyirde soluk alıp verirler. İlah, olmalarını istedikleri kişi için yollarında bir engel olmaktan kaçınır. Gidişata göre kişi, hayatı ve aslında yaşamak istediği hayat hakkında arzuladıklarını gerçekleştirebiliyorsa vardır.

Tüm bunlardan ötürü, hikaye ve romanlarımız ne yazık ki hak ettiği değerlerden çok uzaktadırlar. Karakterlerin yakarışlarına kulaklarını kapatamayan okuyucular, kitapların kapaklarını kapatırlar. Bu sayede, karakterlere bir çıkış noktası tanımayan yazarla tek taraflı mücadelenin fitilini ateşlerler.

Savaşa dahil olmak, yazılanlara baş kaldırmak ve asıl iyinin ne olduğuna dair ruhunda başlayan asıl savaşa göz yummaktan kaçınan okuyucu için hayat bir fragmandır. Asıl sahneyi hataları başlatır. Neden bu olunca zaten savaşı çoktan başlamış sayarız. Karakterleri, bir hapishanede tutmak ister gibi sayfalar arasına sıkıştırdığını düşündüğümüz yazarların, aslında hangi sevmedikleri taraflarına hükmetmeye çalıştıklarını bilebilir miyiz?

Tanzimat Dönemi

Kendi içimizde başlayan savaşı kısmen ertelediğimiz zaman, neden bu kitapları okumamız gerektiğini daha iyi görüyoruz. Tanzimat Dönemi, Klasik Dönem edebiyatından akan nehirde kendine yarayanı almayı ve o nehirden çıkmayı düşlerken ne yazık ki bir müddet daha o suyla beslenmeye devam etmiştir.

Her ne kadar karakterlere kendileri olma şansını tanımasalar da, büyük bir risk alarak doğru bildikleri her şeyin yanlışını gördükten sonra bunu bir şekilde yazarak halka taşımayı başarmışlardır. Okuyucu, nasıl ki yazara kızıp eserin kapağını kapatabiliyorsa; yazarımız da o günkü şartlar altında herhangi bir şeye kızıp o kitabın kapağını aralamıştı…

Ön yargılarımızı yıkıp Türk Edebiyatına ilk günkü halinden bu yana ağır ağır çıktığı merdivenlerin tırabzanına tutunup şans verdiğimizde ve o merdivenleri çıkmaya başladığımızda, edebi dünyaya dahil olmakta güçlük çekmeyeceğimizden eminim.

‘Saray Edebiyatından Akan Nehir: Tanzimat Dönemi’ adlı yazımızın sonuna geldik. Bizleri Instagram veTwitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!


aleynadilara
Konya’18 BEU/Türk Dili ve Edebiyatı ✍️