Osmanlı İmparatorluğu Neden Yıkıldı?

Bir ülke düşünün, düşünün ki zamanında üç kıtaya birden hükmetmiş, hele ki 1453 ve 1699 yılları arası dünyada süper güç olmuş bir ülke. Evet doğru bildiniz, kast ettiğim devlet Osmanlı İmparatorluğu. Fakat bu devlet zaman geçtikçe köhnemiş bir yapıya ve anlayışa bürünmüş ve her alanda (eğitim, hukuk, yönetim, askeri) ilk önce duraklama sonra gerileme, daha sonra dağılma gibi süreçlerden geçmiş ve en nihayetinde yıkılmıştır.

Yani İbn-i Haldun’un dediği gibi doğmuş, büyümüş ve ölmüştür. Tabii bunu bu kadar da basite indirgeyemeyiz; Osmanlı Devleti belirli sebepler içinde doğmuş, büyümüş, yıkılmış ve tarihe karışmıştır.

osmanlı imparatorluğu

Osmanlı’da askeri alanda çöküş şöyle gerçekleşti: Osmanlı Orduları özellikle 17. yüzyıldan itibaren artık eskisi gibi zaferler değil, özellikle II. Viyana Kuşatması’ndan sonra art arda mağlubiyetler almaya başlamıştı. Bu mağlubiyetlerin altında yatan sebepleri maddeler halinde sıralarsak:

 -Askeri kanun ve geleneklere saygı gösterilmemeye başlandı.

-Yeniçerilerin ve Kapıkulu Ocağı’nın bozulması ile orduya olan güven kayboldu.

-Kadim yasalara aykırı askere alım işlemleri yapılmaya başlandı.

-Yeniçeriler çeşitli nedenlerden dolayı sık sık ayaklanmaya başladı.

-Merkeze her istediklerini yaptırabilen Yeniçeriler, bazen padişahları bile tahttan indirmişti.

-17. yüzyılda Tımar sistemindeki adaletsizlik ve haksızlık Eyalet ordusunun itibarını zedeledi.

-Dirlik araziler askerlikle ilgisi olmayan kişilere verilmeye başlandı.

-Bir kısım dirlik arazi de peşin vergi amacıyla iltizama çevrildi.

-Batıdaki gelişmelerin tam olarak takip edilip uygulanamaması orduyu batı dünyası karşısında geride bırakmıştı.

-Osmanlı donanması I. Süleyman döneminde en üst düzeye ulaşmış, Hızır Hayreddin Paşa’nın ölümüyle de giderek önemini kaybetmişti.

-Denizcilikle ilgisi olmayan kişiler kaptan-ı deryalığa getirilmişti.

İşte bu sebeplerden ötürü ordu gücünü kaybetmiş ve yenilgiler almaya başlamıştır. Aslında yine her işin altında yatan şey ehliyet ve liyakat oluyor. Toplumlar ehliyet ve liyakata önem vermedikleri takdirde bu çöküşleri engelleyemezler.


Yazımın başında da belirtiğim gibi, 1699 Karlofça Antlaşması’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu ilk defa büyük ölçüde toprak kaybetmişti ve bu tarihten sonra ufak tefek başarılar olsa da artık gerileme süreci başlamıştı. Artık Osmanlı İmparatorluğu seferlerden ganimet elde edemiyordu. Bununla birlikte vergiler artırılınca iç isyanlar başlamış ve iç asayiş bozulmuştu. Daha sonra askeri alanda ıslahatlar yapıldıysa da maalesef bu ıslahatlar yeterli olmadı.

osmanlı imparatorluğu


Eğitime gelince; II. Mehmed ve I. Süleyman (1451-1566) zamanında zirveye ulaşan eğitim, 16. yüzyılın sonlarına doğru kötü yönetim ve ekonomiye bağlı olarak bozulmaya başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun temel eğitim kurumları olan medreselerde pozitif ilimlere verilen önemin azalması ile birlikte eğitim ve öğretim de aksaklıklar ortaya çıkmıştır ve yobaz (softa) şahıslar türemiştir. Eğitimin kötüye gidişi bu şahısların türemesiyle önüne geçilemez bir hal almıştır. Eğitimdeki bozulmanın diğer sebeplerini de şu şekilde sıralayabiliriz:


-İlmiye ve Kalemiye sınıfının bilim alanındaki çalışmalara katkılarının azalması,

-Felsefe, matematik, fizik ve mantık gibi pozitif ve akli bilimlerden vazgeçilmesi,

-Medreselerin kendi köhnemiş iç müfredatlarının gelişmeyi zorlaştırması,

-Avrupadaki eğitim alanında görülen gelişmelerin takip edilememesi,

-Rüşvet ve iltimasın yaygınlaşması, çocuk yaştaki kişilere ulema payesinin (Beşik Uleması) verilmesi gibi sebepler devleti yıkılmaya götürmüştür.


”Gelibolulu Ali ve Koçi Bey ise eğitimin bozulmasının temel sebebini liyakatsiz insanların göreve getirilmesine bağlamıştır.”


Hukuk alanında çöküş ise tarihimizde maalesef her zaman olduğu gibi devlet adamlarının ve hukuk insanlarının rüşvet, menfaat vb. şeylere tamah edip adaleti sekteye uğratmalarından meydana gelmiştir.

osmanlı imparatorluğu
Sultan III.Mustafa ve Şehzadesi


Yönetim alanında özellikle Sultan I. Ahmed tarafından getirilen ‘’Ekber ve Erşed Sistemi ve Kafes Sistemi’’ şehzadelerin sancağa çıkıp devlet tecrübesi kazanmalarını engellemiştir. Bu sistem tecrübesiz, basiretsiz ve ferasetsiz şehzadeler türetmiş ve koca imparatorluğu yıkıma sürüklemiştir. Tabii bu sistemden sonra gelen sultanların hepsi kötü performans sergilemiş değillerdir. Fakat kötü performans sergileyenler iyilere kıyasla çoğunluğu oluşturmaktadır.

Dış nedenleri de sayarsak şöyle ki :

-Osmanlı İmparatorluğu’nun , 17. Yüzyılın ortalarında doğal sınırlarına ulaşması ve güçlü devletlerle komşu olması,

-Avrupalı devletlerin, askerlik bilgisi ve tekniği ile, bilim, teknik ve ekonomi alanlarında gelişmesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun bu duruma ayak uyduramaması,

-Avrupai devletlerin, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı birlikte hareket etmeleri, düşmanca siyaset izlemeleri gibi dış etkenler de Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklamasında , gerilemesinde ve yıkılmasında etkili olmuştur.


Uzun lafın kısası: imparatorluk, bütün bu saydığımız ve sayamadığımız nedenlerden dolayı yıkılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu önce (1912) Trablusgarp Savaşı, sonra I. ve II. Balkan Muharebeleri ve son olarak Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Mondros Ateşkes Antlaşması ile beraber fiilen sona ermiştir. 1920 yılında Sevr Antlaşması Osmanlı Yönetimi tarafından onaylansa da Meclis-i Mebusan tatilde olup onaylanmadığı için yürürlüğe girmemiştir. Kurtuluş Savaşı’nın başarıyla tamamlanmasından sonra 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması ile hukuken sona ermiş ve tarih kitaplarının tozlu sayfalarına karışmıştır.

Peki devletler nasıl yıkılmaz? Şöyle ki:


‘’Devletler her ne olursa olsun içinde bulundukları çağın ve vaziyetin mahiyetine yönelik reel kararlar alıp süratle uygulayabilmelidir. Devletler ancak bu şekilde yıkılmaktan ve tarihe karışmaktan kurtulabilir.’’


Sözlerimi merhum rönesans entelektüeli ve alimi 7. Osmanlı Sultanı II. Mehmet’in sözleriyle bitireyim:


‘’Aklı öldürürsen, ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde, millet bölünür. Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.’’

Hiç düşünmez misiniz?

Selam ve Sevgiyle