Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız İzmir Depremi‘nden sonra yüzümüzde tokat gibi çarpan deprem gerçeğini nedense unutuyoruz. Peki bir depreme ne kadar hazırız ya da neler yapıyoruz? Madde madde kontrol edip inceleyelim.
Yapı ve Zemin Kontrolü
Öncelikle buna binamızın ne kadar riskli olduğuna bakarak başlayalım
Risk Analizi – Deprem İçin Ne Kadar Hazırsınız?

Öncelikle, eğer oturduğunuz bina 2000 yılından önce ise büyük ve asıl risk grubundasınız demektir. 1999 depremi, Türk İnşaat tarihinin milenyumudur. Yine dönem bazında incelemek gerekirse, bu başlıkta İstanbul’u baz alarak gideceğim, şöyle ayırabiliriz
1980 öncesi dönem
Bu dönemde ölçüsüz ve hesapsız yapılan binalar çoğunluktadır. Deniz kumlu kullanılmış, göz kararı hazırlanan elle karma betonlar sıkça kullanılmıştır. Yine aynı şekilde nervürsüz (burgusuz) demir kullanılmıştır. Eski semtler dediğimiz Kadıköy, Üsküdar, Bakırköy, Yeşilköy gibi semtlerdeki bu binalar, ayakta dursa bile yorgunluktan dolayı olası bir depremde yıkılacak ilk binalardır.
1981 – 1990 arası dönem
Köyden kente göçün sıklaştığı bu dönemde genellikle kaçak yapılaşma ve gecekondular görüldüğü için diğer çok yüksek riskli binalar da bunlar. Yine göz kararı kullanılan beton, nervürsüz demir kullanımı sıkça görülür. Bunun yanında, herhangi bir statik hesabı yapılmadan kat çıkma gibi binanın yükünü arttıran işler de yine sıkça görülür. Daha çok Gaziosmanpaşa, Bağcılar, Bayrampaşa, Esenler, Üsküdar ve Ümraniye‘nin bir bölümündeki bu binalar, bitişik nizamla inşaat edilmiştir, ki bu da riski attıran diğer bir husustur.
1991 – 2000 arası dönem
Nervürlü demir ve hazır betonun kullanıldığı, yapı denetimin bulunduğu ilk dönemlerdir. Bu dönemde sıfırdan ve dönemin özelliklerine göre inşa edilmiş binalar, depremin boyutuna bağlı olarak ayakta kalabilir. Fakat, özellikle önceki dönemdeki gibi üstüne kaçak kat çıkılmış veya kontrolsüz bir şekilde inşa edilmiş binalar hazır beton veya nervürlü demir ağırlığını taşıyamayacaktır.

2001 – 2010 arası dönem
Özellikle 1999 depreminden sonra, hazır beton ve nervürlü demir kullanılmış binalar ilk kez çoğunluğu geçmiştir. Müteahhitler veya inşaat şirketleri malzemeden çalmış olsa bile, statik hesapları ve zemin etütleri iyi bir şekilde yapılmış ola bile bu binalarda can kaybının olacağını çok sanmıyorum.
2010 Sonrası Dönem
2007’de değişen deprem yönetmeliği ile nihayet devlet artık önceki yıllardaki hatalarının farkına varıp, pek çok önemli şeyi zorunlu hale getirdi. En güvenli binalar bu dönemdeki binalardır. Kentsel dönüşümle inşa edilen binalar da dahil olmak üzere tüm binalar ruhsatlıdır. Tabii kaçak göçek inşa edilenleri saymazsak.
Bunların haricinde:
Eğer İstanbul’da yaşıyorsanız, İBB‘nin hazırladığı -bence çok iyimser olan- şu raporlara göz atabilirsiniz, mahalle mahalle detaylı bilgi sunmakta.

AFAD’dan Zemin Kontrolü
Bunun haricinden bu linkten AFAD’ın Deprem Tehlike Haritası linkine tıklayalım. E-Devlet Kapısı ile giriş yaptıktan sonra binamızın adresini girelim veya haritadan bulalım. Bulduktan sonra sol kısımdaki “Bilgi Al“a tıkladıktan sonra binamızı seçelim. Yan kısımda çıkan bilgi kutusundaki PGA 475 değeri, dikkat etmemiz gereken bir husustur.
PGA 475, ya da PGA‘yı Türkçe’ye En Büyük Yer İvmesi olarak çevirebiliriz. Bu parametre, esas olarak herhangi bir kesinlik sağlamasa da olası bir depremin yaratacağı yıkıcılığı, şiddetini veya etkilerini öğrenmemizi sağlar. Sondaki 475 sayısı ise, farklı tekrarlanma periyotlarında referans zemin koşullarını gösteriyor. Bu periyotlar 43, 72, 475 ve 2475 yıl olsa da ortalama bir değer için genelde kullanılan değer 475’tir.

Örneğin, üstteki resimdeki işaretli alan, İzmir‘deki depremde yıkılan Rıza Bey Apartmanı‘nın PGA 475 değeri. Bu resimde ise Avcılar‘daki rastgele bir konumun PGA 475 değerini görmektesiniz.

Çok kabaca ve anlaşılır şekilde, PGA değeri yüksekse, orada oturmak, hele ki eski veya sağlamlığı şüphe edilen bir binada, çok yüksek risktir. Ha ama bu bölgeye bina inşa edilebilir fakat inşa edilecek bina o kadar güçlü olmak zorundadır. Düşük PGA değerine sahip bir yerde oturuyorsanız, şanslı olabilirsiniz. Fakat özellikle 0.350 g ve üstü PGA değeri risk teşkil etmektedir. Hatta 0.500 g üstü yerlerde, yetersiz binalarda yaşamak ölüme davetiye çıkartmak olacaktır.
Fiziksel yapılabilecek kontroller
Üstteki madde ile zemin kontrolü yaptıktan sonra gelelim şimdi fiziki bir şekilde binamızı kontrol etmeye. Öncelikle altında dükkan olan binalar, olmayan binalara göre daha riskli durumda. Örneğin İzmir’de yıkılan binaların çoğunun giriş katlarında dükkan bulunuyor.
Fakat her dükkan olan bina riskli değildir. Bazı -afedersiniz- yarım akıllı mülk sahipleri, daha geniş (!) olmaları için zemin kattaki kolonları kesiyor. Bu direkt cinayettir, intihardır. Örneğin, İzmir‘de yıkılmış diğer bir bina olan Yılmaz Erbek Apartmanı, yanındaki bina ile birebir aynı tasarıma sahip olmasına rağmen ne yazık ki kolonları kesildiği için onlarca kişiye mezar olmuş durumda. Bu yüzden, dükkanı ziyaret edip herhangi bir eksiklik veya işlem olduğunu kontrol edebiliriz.
Binanızda dükkan yok, pekâlâ, o zaman bodruma veya en alt kata inip binamızın kolon ve kirişlerini kontrol edelim. Herhangi bir aşınma, yıpranma, paslanma, rutubet, çatlak varsa eğer binanız risk altındadır demek. Fakat bu çatlakların duvarda vs. olması o kadar risk teşkil etmese de kiriş, kolon, perde gibi bina iskeletinin üzerinde olmaması gerekir.
Eğer eski bir bina ise, görme şansınız varsa binanın yapımında kullanılan malzemeleri (örneğin kullanılan demir, betonun yapısı veya kullanılan kum gibi) kontrol edelim. Eğer “normalin dışında” bir şeyler gözlemlediyseniz, riskli bir binada yaşıyorsunuz demektir.

Profesyonel Yardım ve İnceleme
Üsttekilere göre binanızın 1980 yılında, nervürsüz demir ve bitişik nizamla yapılmış, riskli bir bölgedeki bina olduğunu öğrendiniz. Peki şimdi ne yapacaksınız? Burada yapılacak tek şey, mülk sahipleri ile anlaşıp, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın yetkilendirdiği şu kamu ve özel kuruluşlara başvurarak binanızın 6306 sayılı kanuna tabii olmasını istemek.
Burada yapılacak işlem, binanızın çeşitli yerlerinden beton ve demir numuneleri alınarak test edilmesi ve binanın olası bir deprem için risk teşkil durumunu öğrenmek olacaktır.
Eğer ruhsatsız veya çok kötü durumda ise binanız 60 gün içerisinde yıkılacak, geri dönüşü yok. Eğer binanız o kadar vahim durumda değilse, devlet temel güçlendirme veya kentsel dönüşümden seçim yapma şansı sunuyor. Eğer isterseniz binanızı mâlikler ile birlikte kendiniz inşa edebilirsiniz ya da bir müteahhit ile anlaşabilirsiniz.

Bireysel Hazırlıklar
Binanızın durumunu öğrendiniz, gelelim kendi yapabileceğimiz hazırlıklara. Öncelikle her depremden sonra ısrarla “deprem çantası” hazırlamamız önerilir. Nedir peki bu “çanta“?
Deprem Çantası
Deprem çantası için gerekli şeyleri sıralarsak;
- İlkyardım seti
- Bir-iki çift terlik
- Konserve, kraker ve Snickers türü yiyecekler
- Yeterli kadar şişe su
- Kıyafetler
- Powerbank ve şarj aletleri
- Çöp torbası
- Pilli radyo ve pilleri
- El Feneri veya kafa feneri
- Düdük
- Uyku Tulumu
- Battaniye
- Maske (COVID bitmiş olsa bile)
- Kalın iş eldiveni
- Önemli evraklar veya fotokopileri (Ev tapusu, araba ruhsatı veya sağlık belgeleri gibi)
- Kullandığınız ilaçlar
- Hijyen gereçleri

Deprem çantamızı hazırladık. Şimdi ise deprem planımızı yapalım.
Deprem Planı
Aslında herkesin yapması, en azından üzerinde tartışması gereken konu fakat her Türk ailesi gibi deprem olduktan bir iki gün sonra unutuyoruz ya da önemsemiyoruz.
İlk yapmamız gereken şey, evimizde kapı önlerini veya kaçış yollarını kapatabilecek ağır ve hacimli cisimleri kaldırmak veya başka yere taşımak, eğer yapamıyorsak sabitlemek olacaktır. Diğer askıdaki eşyalar için yine sabitleme işlemini uygulamalıyız. Ayrıca yatağımız, cam kenarında olmamalıdır, dikkat edelim.

Daha sonra deprem esnasında, yaşam üçgeni oluşturabilecek büyük ve dayanıklı eşyaları tespit etmeliyiz. Olası bir depremde bu eşyaların çevresinde yaşam üçgeni oluşacak. Daha sonra deprem esnasında ve sonrasında tahliye ve çıkış yollarını da dahil ederek, her durum ve her zaman aralığı için ayrı ayrı ele almalıyız. Örneğin gece oluşabilecek bir deprem esnasında, yatağımızdan yere düşerek, cenin pozisyonunda baş ve ensemizi mümkünse bir cisimle sağlam bir cisimle, yoksa elimizde sağlama alarak şu şekilde beklemeliyiz.

Binadan ayrıldıktan sonra en yakın toplanma alanına yöneleceğiz. Çevrenizdeki toplanma alanlarını görmek için AFAD’ın şu hizmetini kullanabilirsiniz.
Toplanma alanı tespiti yaptıktan sonra tahliye senaryolarınızı oluşturun. Örneğin, herkesin bir yerde buluşacağı bir nokta seçip, yine belirli bir zaman aralığında ulaşılamazsa bu kişinin enkaz altında olacağı tespit edilebilir gibi. Bununla birlikte telefonumuza bir çevrimdışı mesaj uygulaması yüklemek, işimize yarayacaktır.
Özetle
Özetle, yapabileceğimiz her şeyi yaptıktan sonra bize deprem esnasında yapacak çok bir şey kalmıyor. Gönül ister ki asla böyle bir şey yaşanmasın fakat ülkemiz bir deprem ülkesi. Bunların bilincinde olup, bunları uygularsak umarım ki büyük bir can kaybı yaşamayacağız. Tüm İzmirli dostlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, yitirdiğimiz canlar için Allah rahmet eylesin diyorum. Unutmayalım ki; deprem öldürmez, tedbirsizlik ve ihmal öldürür.
“Olası Bir Deprem İçin Ne Kadar Hazırsınız?” başlıklı yazımızın sonuna geldik. Bizleri Instagram ve Twitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!
Bir cevap bırak