Müzik Otağ Kayra Röportajı

Müzik Otağ yöneticileri tarafından, ülkemizde sevilen Kayra ile tatlı bir röportaj gerçekleştirdi. Kayra röportajı siz değerli müzikseverler için burada. Umarız Kayra röportajı sizleri mutlu eder. Keyifli okumalar.

Kayra Röportajı

Soru 1;

Seni tanıyan ve tanımayan onlarca izleyicimiz var. Kendini bize kısaca tanıtabilir
misin? Kayra aslında kim?

Asıl ismim Onur Ünal, 9 Ağustos 1985’te Karabük’te doğdum. Üniversite
yıllarıma gelene dek de hep burada, Karabük’te yaşadım. 2003 yılında Hacettepe
Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı
bölümünü kazandım. Tam da o yıllarda,
daha öncesinde ufak tefek yazım aşamasında olduğum şeyleri inceden inceye
kayıt altına almaya başladım. Rap hayatıma da üniversite yıllarında dahil oldum
zaten. 2009 yılında İstanbul’a yerleştim. Evliyim ve 2 yaşına girmek üzere olan
bir kızım var. Özetle, bir şekilde yuvarlanıp gidiyoruz işte.

Soru 2;

Neredeyse bir senedir hayatımıza egemen hale gelen pandemi süreci, senin eğitimci ve
sanatçı kimliğini ne yönde etkiledi? Bu dönem nasıl devam ediyor?

Aslına bakacak olursanız uzun zamandır çok yoğun bir koşuşturma
içindeymişim, onu fark ettim. Hakikaten İstanbul’da yaşamak, bir yerlere gidip
gelmek, ciddi anlamda insanı yıpratıyor burada. Bu yoğunluk, belli bir zaman
sonra insanı kendinden uzaklaştıran, sakin düşünmekten ala koyan, aklındakileri
ve yazmak istediklerini tam anlamıyla özümseyemeden hareket etmeme neden
oluyormuş. Pandemi sürecinin benim hayatımdaki olumlu etkisi bu yöndeydi.
Üretim açısından oldukça güzel yol hatta yollar kat ettiğimi düşünüyorum.
Yazacağıma çizeceğime, yayınlamayı planladıklarıma bir kez daha dönüp bakma
şansını yakaladım. Daha uzaktan ve farklı pencerelerden bakmaya çalıştım.
Daha fazla ne yapabilirim, neleri farklı hale getirebilirim diye sakince düşünme
fırsatım oldu. Hiç yazmadığım kadar çok şey yazdım. Kayda iki kere gidebildim
ama buna rağmen çok fazla üretken biri haline geldim. Bunlar haricinde
herkesinki gibi geçti.

Soru 3;

Storytelling tarzının sende kalıplaşmasının nedeni nedir? Bunun üzerinde okuduğun
kitapların veya yaşadığın olayların etkisi var mı?

Bu konuda en çok etkisi olan şey, benim dinlediğim şarkılar. Türkçe Rap
müziğin ilk yıllarındaki örnekler, ilgimi her zaman çok çekmişti. Yani aslında,
ben çok profesyonel bir şekilde storytelling mevzusuna girmedim ya da “Bu bana
bir etiket olsun, ben hep bunu yapayım…” kaygılarıyla başlamadım. Bu tarzda
yapılan şarkıları çok seviyordum ve ben de böyle şarkılar yapmak istedim. Bir de
şöyle bir durum var: hikaye anlatmak, dipsiz bir kuyu. Hikaye anlatmanın bin
bir farklı çeşidi var. Ben, bu dibi görünmeyen kuyuyu çok sevdim. Etrafında
gezmeyi, çemberlerin içinde farklı çemberler yaratmayı, alanların içinde
kendime ait bambaşka alanları yaratmayı da aynı şekilde, çok sevdim. Bunların
üzerinde, yaşadıklarımın etkisi olduğu kadar yaşadıklarımı izleyerek anlatmak
yahut farklı karakterlere anlattırmak bu imkanı sağladığı için hikaye anlatımını
tercih ettim. Fakat olduğu şekliyle değil, farklı çeşitleriyle yeni yollar deneyerek
geliştirmeye çalıştım. Muhtemelen gelişmeye de devam edecektir. Sadece,
değinmek istediğim bir husus var bu mevzu hakkında. Tabii ki de her şarkımda
hikaye anlatmıyorum. Bazen böyle bir handikapla karşı karşıya kalıyorum. Normal bir şarkımda bile hikaye anlattığım düşünülüyor. Bu tarzı seviyorum. Buna herhangi bir konuda karşı çıktığım yok. Hatta, 10-15 sene önce ne kadar seviyorsam hala o kadar seviyorum ve hevesle yapmaya devam ediyorum. Bu da oldukça hoşuma gidiyor.

Soru 4;

Kinyas ve Kayra romanı senin için ne ifade ediyor? Neden kendini Kinyas’a değil de
Kayra’ya yakın hissettin?

Bu kitabı okuduğumda, üniversiteye yeni başlamıştım. Sürekli de keşfetmeyle
boğuşuyordum, hayatın birçok alanında olduğu gibi yani. Tüm bunların yanında,
o yıllarda benim gibi hallet-i ruhiyye halinde olan bir genç için Kinyas ve Kayra,
biçilmiş bir kaftandı. Bunu söyleyerek kast etmeye çalıştığım şey şu: O yıllarda
ve henüz 18-19 yaşlarında ben ne düşünüyorsam, hissediyorsam Kayra da aynı
şeyleri düşünüyor ve hissediyordu. Bugün baktığımda, evet, o Kayra’dan çok
uzaktayım. Sevmedim gittiği yeri, tekrar düşününce de Kinyas’a daha yakın
bulurum kendimi. Fakat o zamanın şartlarını ele aldığımız zaman, 2003 ve
2004’lü yıllardan bahsediyorum, Kayra benim için çıkış noktasıydı. Bu
nedenledir ki Hakan Günday’ın serüveninde Kayra ile beraber kendimi bulmam,
her şeyden öte o serüvenin parçalarından bir tanesiyle ilk başımı çıkardığım,
kafamı uzatabildiğim yerlerden biri olması çok önemli. Her zaman da öyle
olacak. Biraz önce söylediğim gibi, bugün o noktadan çok uzaktayım ama benim
için önemli olan bu değil.

Soru 5;

Hikayesini kendine en yakın hissettiğin parçan hangisi?

Son yılları baz alırsak, “Kafamdaki Cehennem” şarkısı çok doğal bir şekilde
çıkmıştı yazdığım zaman. Hiç hesabımda olmayan bir şarkıydı. Tıpkı ‘Bütün
Ayazların Ortasında’ albümünün, hiç hesabımda olmayan, öylesine başlayıp
zaman içinde ciddi bir aksiyona dönüşmesi gibi. O şarkı da aynı bu şekilde
tamamıyla doğal bir süreçte meydana geldi. Yani “Dur bir şarkı yazayım.”
Şeklinde değil de tam olarak ilham gibi. Gerçekten, bazen bir şey gelir ve kalkar
yazmaya başlarsın. Öyle bir şeydi. Bu şarkının içindeki o iki verse bir sürü şey
sıkıştırdığımı düşünmüştüm. Son dönemler itibariyle tabii ki birçok şarkı var
ama Kafamdaki Cehennem, bu sorunun yanıtı olmaya en uygun şarkıdır.

Soru 6;

Lewo, Hani Nerdeler 2 projesinin geleceğinden bahsetti. Kendisiyle bir görüşme
yaptın mı? Teklif gelirse katılmak ister misin?

Levent abi, yıllar önceki kaset zamanlarından tanıdığımız ve sevdiğimiz biri. İlk
zamanlarda da böyle bir davet geldiğinde seve seve kabul etmiştim. Yarın bir
gün gelirse, yine aynı şekilde kabul ederim. Şu ana dek gelmiş herhangi bir şey
yok. O zamanlarda yaşattığı his, çok güzel ve önemliydi. Yine böyle bir şey
olursa, dediğim gibi gerçekleşecektir.

Soru 7;

İnternet üzerinden albüm ve tişört satışı yaptınız. Bu proje, istediğiniz ilgiyi gördü
mü? İlerleyen zamanlarda yine bu şekilde eski albümlerini bastırmayı düşünüyor
musun?

Bu sorunun sorulmuş olması beni çok memnun etti, teşekkür ederim. Beklediğim
ilgiyi geçtim beklediğimin çok ötesinde bir durum söz konusuydu. Burada
bahsettiğim şey sadece ürün satışları değil. Şöyle tarif edeyim, insanlarla
senelerdir iletişim kuran şarkıların gerçekten onlarda ne gibi bir ehemmiyetinin olduğunu daha iyi anladım. Bizleri dinleyen insanların ne seviyede vefalı, ne
seviyede nazik insanlar olduklarını yani sahiden ne kadar özel bir kitle
olduklarını daha güzel idrak ettim. Bu mevzu bittikten sonra birçok katılımcı
“yeniden açalım lütfen, biz geç kaldık, sonradan gördük vs.” gibi şeyler
söylediler. Yani bu süreci yönetmek, üstesinden gelmek ciddi anlamda çok zor.
900 kişinin katıldığı teferruatlı bir süreç. Ve bu sürecin üstesinden sadece üç kişi
gelmeye çalıştık. Biz herhangi bir yere bağlı kalmayan, bağımsız kişileriz.
Elimizden geleni yapmaya çalıştık ve bir sürü teşekkür mesajı geldi, bir sürü
fotoğraf yolladılar. Ben, trendyol vari bir şekilde bunların reklamını yapmak
istemedim ama yeri gelmişken bir teşekkürü kendime borç bilirim. Bizi yalnız
bırakmadıklarını ve bırakmayacaklarını çok net ifade ettiler, her şey için
teşekkür ederim. Yakın zamanda ve bu seviyede bir yoğunlukla tekrarı
olmayacak fakat pandemi sonrası konserlerin de başlamasıyla elimden geldiği
kadar istekleri karşılamaya çalışacağım.

Soru 8;

Bütün Ayazların Ortasında Çizgi Roman” fikri nereden geldi? Yapımında kendi
çizimlerin de bulunuyor mu?

Benim herhangi bir çizimim yok. Olmasını gerçekten çok isterdim fakat ne yazık
ki yok. Bu albüme başlarken, sürekli bir şeyleri çizerek kendime
hatırlatıyordum. Şurada şöyle olur, burada böyle olur gibisinden. Çünkü, Bütün
Ayazların Ortasında albümü, benim kaleme aldığım diğer albümlerden çok daha
net olan bir albümdü. O kadar netti ki anlaşılamayacağı düşünüldüğünden
skipler falan devreye giriyordu. Bu süreç dahilinde hem diyaloglar yazdım hem
de çizimler yaptım. Bir gün “Bu aslında çizilse, bir çizgi roman uyarlaması olsa
ne kadar güzel olur.” diye düşündüm. O aralar, Gececi diye bir dergi vardı ve
orada Ege Avcı’nın çizimlerini gördüm. İllegal bir çizgi öyküsü vardı. Diğer
çalışmalarını da incelemeye devam ettikçe kendimi ona çok yakın hissederken
buldum. Bir ara, Ege Avcı ile iletişime geç diye bir not almışım. Fakat ben öyle,
çok fazla sosyal paylaşım sitelerinde aktif olan bir yapıya sahip değilim. İletişim
meselesinde de çekingen bir yapım var. Tereddütler yaşarken iş başa düştü ve
İnstagram’da kendisini arattım. Beni takip ettiğini görünce bu durum
cesaretlenmeme neden oldu. İlk etapta yazıştık sonrasında beni aradı ve albümü
ona gönderdim. Ege bana, birkaç gün sonra dolu dolu döndü. Yani öyle bir
döndü ki sanki albümü o yazmıştı. Benim hayal ettiğim şeyi Ege gerçekleştirmiş
oldu ve ben tüm ilerleyişi, duyduğum güven sayesinde onun ellerine bıraktım.
İşte hayal etmenin önemini de böyle anlıyor insan. Çünkü hayal etmezsen
olmuyor, korkmamak gerekiyor. Daha ortada albümün yazılmış 5 şarkısı yok,
her şey belirsiz ve fikirlerimi avuçlarında şekillendiren Ege sayesinde gerçekten
dilediğim şeyi başarmış oldum. Bu nedenle ona da çok teşekkür ediyorum…

Soru 9;

Zamanlar, Mekanlar, Eşyalar podcastlerinin devamı gelecek mi?

Pandemi döneminde olan bir şeydi o podcast muhabbeti. Benden bu yayınları
yapmam rica edildi. Açıkçası ben bu podcast olaylarına pek vakıf değilim ve
kendim de öyle çok dinlemiyorum. Fakat fikir, güzeldi. Senelerce radyo dinlemiş
biri olarak konuşan birini dinlemek benim hoşuma gidiyor. Ama kendim bunu
ne kadar yapabilirim, bilmiyorum. Şarkıda bir şey anlatmak farklı, günlük hayatta bir şeyler anlatmak farklı bir şey. Denedim, baktım biraz gidiyor bildiğim hatlardan devam ettim. Yenişehir sinemasından bahsettim, kendi grafiti maceralarımı anlattım, kendi kayıtlarımdan geçen albümler derken şunu fark
ettim: Tamam iyi hoş anlatıyorum da podcastte bahsettiğim konulardan çok
güzel şarkılar da doğabilir. Podcast için kafa yorarken başka şarkılar için kafa
yormaya başladım. Orası için bazı düşünceleri saklamaya çalıştım, format da
aklımdaki formata çok yakındı derken zaman ilerledi ve o, orada kalmış oldu.
Bitti mi, ben de bilmiyorum. Bir daha başlar mıyım, yeniden bir şeyler kaydeder
miyim, emin değilim. En azından 4 bölümden de ibaret olsa benim için tecrübe
oldu, diyebilirim.

Soru 10;

Geldiğim Yer BelgeseliKayra bölümü neden kaldırıldı?

Onu ben de bilmiyorum. 2 ya da 3 hafta önce bana da kardeşim söyledi. Ben de
gerekli yerlerle iletişime geçtim ama nedeni hakkında fikrim yok. Daha önce de
oradaki belgesellerden kimi kalktı, kimi geri yüklendi falan ama bilmiyorum
gerçekten. Öğrenirsem ben de paylaşırım sosyal medyada nedenini. Fakat yine de
güzel bir belgeseldi. Kendimizi ifade ettik, tecrübe kazanmış olduk. Belki bizim
de bununla alakalı daha başka şeyler yapabilmemize de fikir sağlamış oldu.

Soru 11;

Öğrencilerin rap müzik yaptığını biliyor mu? Bu durum hakkında onlarla sohbet
ediyor musun?

Biliyorlar. Ben eskiden çok katıydım bu konuda, şimdi geriye dönüp bakınca
insan, yıllar geçtikçe değişiklikler olduğunu da görebiliyor. Önceleri bahsi
geçtiğinde sert tepkiler verebiliyordum ama şimdi onlarla teneffüste nasıl futbol
konuşuyorsam ve ne kadar normalse bunu konuşmakta da sakınca olmadığını
düşünüyorum. Bazen komik sohbetler de dönüyor hatta. ‘Hocam, No.1’i tanıyor
musunuz? Hocam, Ceza ile hiç konuştunuz mu?’ gibi sorular soruluyor. Bunlar,
benim de konuşmaktan keyif aldığım konular. Hem aynı zamanda onlarla
aramda farklı bir bağ olduğunu da hissediyorum bu sayede.

Soru 12;

Ozbi düeti için geri dönüşler nasıl oldu? Beğenildi mi? İlerleyen süreçte farklı
isimlerle feat. projelerin olacak mı?

Tabii ki. Biz Ozbi ile 2015 yılında tanıştık. Onun Halk Edebiyatı albümü çıkmıştı
ve ben her şeyiyle çok beğenmiştim. Onun güzel bir yola girdiğini düşünmüştüm.
Sonra tekrar görüştük, birlikte bir şarkı yapma fikri etrafında muhabbet ettik.
Nasıl olması gerektiği hakkında mutabık olduk. Sonra Ozbi’nin stüdyosunda
kaydını aldık. Yıllar geçti ama şarkıda içimize sinmeyen bir şeylerin olduğu
konusunda ikimiz de emindik. Onu yayınlamak istemedik, sonrasında meseleye
Da Poet dahil oldu. Bizim o haliyle kaydettiğimizi aldı ve başka bir noktaya
getirdi. Ben oturdum, iki verse daha yazdım. Ozbi de nakaratla birlikte bir verse
yazdı. Benim bir verse, onun bir nakarak bir verse derken şarkıyı toparlamış
olduk. Farklı hatlardan iki isim olarak ulaşabileceğimiz bir nokta vardı ve bu
noktayı Da Poet’in katkılarıyla yakalamış olduk. Bu süreçte, kendi
yoğunluğunun üstüne bize yardım ediyor oluşu gerçekten harika gelmişti.

Soru 13;

Pandemi sonrası için konser/turne planların var mı?

Pandemi başlamadan önce hali hazırda bir konser akışı vardı. Hiç gitmediğim
birkaç yere gidecektim. Solo olarak ilk kez üniversite konserlerine katılacaktım. Fakat pandemi işin içine girince her şey başa sardı. Bu nedenle şu an itibariyle ilerisi için net bir şey söyleyemiyorum. Muhtemelen önceden garantilenen, kesinleşen mevzuların pandemi sonrası düzenlemelerini yaparız. Sonrası için birşey söylemek mümkün görünmüyor. Birkaç plan vardı, çizgi roman meselesinde Ege ile planlarımız vardı mesela. Ama şu an hepsi askıda.

Soru 14;

2021 yılında tekli/albüm/EP çıkarma düşüncelerin ve bu yönde yürüttüğün
çalışmaların var mı?

Ben geçen sene Mart ayından bu yana sadece iki kere kayıt aldım. Bundan sonra
tekrar ne zaman kayıt alabilirim, bilmiyorum. Halihazırda çok şarkı var, yani
sayısı tabii ki önemli değil. Onların içinde kullanılmayacak olanlar da var ama
planladığım sadece bir albümden ibaret değil. İlla ki bir albüm ismi zikretmem
gerekiyorsa “Mori de Zappa” isimli albüme bayağı bir şeyler yazdım. Fakat
sadece ona da odaklanamıyorum. Çünkü o, benim yıllardır beklettiğim ve
ertelediğim bir albüm. Tabii ki boş bekletmedim, üzerinde çalışmalarımı
yürütmeye devam ettim ve ondan yana bayağı da ilerleme kaydettim ama mesele
bu değil sadece. Odaklandığım şey tek bir albüm değil, bir süreç. Şu an bir
albüm yapayım da o hazırda dursun değil istediğim. Yaptığım albüme birçok
farklı şey katmak istiyorum. Ama bunlar nasıl olur, akışı nasıl ilerler
bilmiyorum.

Soru 15;

Şarkılarında kelime haznesine ve hikaye anlatıcılığına hayran kaldığımız Kayra, genç
dinleyicilerine hangi kitapları okumalarını tavsiye eder?

Ya şimdi, bu öneri işleri biraz sıkıntılı olabiliyor. Çünkü insan, kendi aksiyonuna
göre ve şu an içinde bulunduğu duruma göre okuduğu kitaplardan da tavsiyede
bulunabiliyor. Fakat ben, böyle bir soru geldiğinde hep benzer isimleri
söylüyorum. Vüs’at O. Bener ve Gabriel Garcia Marquez’i hiç tereddüt
yaşamadan öneririm. Zaten Vüs’at O. Bener’i okuduğunuz zaman, bu
memleketin içinde yaşayan biri olarak her satırından mutlaka apayrı bir şeyler
görecektir. Mutlaka onu hissedecektir.

Soru 16;

Müzik hayatında, “amacıma ulaştım” dediğin bir an var mı?

Hiçbir zaman, şunu şöyle yapacağım, bunu şöyle halledeceğim dediğim bir
amacım olmadı. Öncelikle onu dile getireyim. Çünkü müzik ile alakalı hiçbir
zaman profesyonel düşünmüş bir insan olmadım. Şu anda da düşünmüyorum.
Her zaman müzik yapabiliyor olmayı öncelikle mutluluk saydım. Bunu devam
ettirebiliyor olmayı diledim. Mesela, Kayıp Gölgeler EP ya da son yayınladığım 4
şarkılık EP… O şarkıları yazabilmeyi yıllar önce hayal etmiştim. Fakat
hayallerim, şu şöyle yayınlansın, şu şu kadar dinlensin veya şurada sahne
alabileyim şeklinde değildi. Ben daha çok, şarkıların hayalini kurdum ve onlar
da bir şekilde oluyor işte. Ki hayalin de ucu bucağı yoktur, malum. Sürekli bir
şekilde ardı arkası gelmeye devam ediyor. Yani bir ay önce 10 şarkı yazmış olsan,
11.yi de yazmak istiyorsun. Aklın sürekli o tarafa gidiyor çünkü. Bir parçan hep
orada kalıyor. O nedenle, benim için şu amacımı gerçekleştirdim gibi bir cümle
kurmam doğru olmaz. Hayal etmekten ve üretmekten keyif alıyorum sadece.

Soru 17;

Şiire bakış açın ne? Şiir ve Rap’in birbiri ile olan ilişkisini nasıl açıklarsın?

Şiirler, şarkı sözleri ile dirsek temasında. Orası gerçekten doğru ama her zaman,
şarkı sözü yazmanın başka bir şey olduğunu düşünmüşümdür. Yani şarkı sözleri,
şiirlerden çok şey alırsa, kimliklerini yitirirler. Başka bir kimliğe bürünürler.
Yani nasıl söylesem, şarkılar şiirlerden beslenebilirler ya da şiirler şarkılardan
beslenebilirler. Bu iletişim aralarında her zaman vardır. Fakat şarkı yazmak
ayrı, şiir yazmak ayrı şeydir. O nedenle benim gözümde, ikisi bambaşka
yerlerdedir. Çok fazla şiir gibi tınlayan şarkı sözlerini pek sevmem ben.

Soru 18;

Huzuru ne zaman bulacağız? (Takipçi sorusu)

Bilmiyorum. Açıkçası düşündüğüm bir şey de değil, huzuru bulmak. Bu zaten
zor bir şey bence, anlık yaşayabiliriz tabii ki ama daimi huzuru bulmak…
Bilmiyorum. Bu dünyanın gerçekleriyle çok da bağdaşan bir şey değil. Kimi
zaman bulur, kimi zaman kaybederiz. Fakat böyle katıksız ve sonsuz huzurun
bir bireyi saracağını ya da kişinin onu yakalayacağını düşünmüyorum.

Müzik Otağ yöneticilerinin Kayra ile gerçekleştirdiği röportajın sonuna geldik. Umarız Kayra ile yaptığımız röportajımızı beğenmişsinizdir. Bizleri Instagram ve Twitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!



Müzik Otağ
Uçuk kaçık bir okur, yazar ve müzisyen.