Manipüle?
Öncelikle ‘Manipüle nedir?’ sorusuna yanıt arayalım. Genel olarak herkesin bildiği gibi, insanları etkileme ya da ilgi çekme sanatı olarak geçiyor. Kullanmayı biliyorsanız silah niteliğinde. Uzatmadan baş kahramanımıza geçebiliriz.

Kim Bu Adam?
Adolf Hitler, nasyonal sosyalist bir öncü niteliği taşımaktadır. Peki nasyonal sosyalizm ne demektir? Kısaca milliyetçilik ve sosyalizmin birleşmesi diye tanımlayabiliriz. Benim tanımım ile: “herkes eşittir fakat bazı ırklar bu eşitliği hak edemez ve belirli sınıflarla ayrılır”. Bu konuya ufak bir dokunuş yapmak hikayenin geri kalanı için daha anlaşılır olur diye düşünüyorum… Hitler, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na bağlı Yukarı Avusturya’da dünyaya geldi fakat kendisini Alman bir milliyetçi olarak tanımladı. Kendisi basit bir çocukluk geçirmemişti ve büyüdükçe bu izler kendini göstermeye başlamıştı. Büyüdüğünde ressam olmak istiyordu ama önünde bir engel vardı; Adolf’un babası bir memurdu ve oğlunun da memur olmasını istiyordu. Baskı ve şiddet altında büyüyen Hitler, ileride yapacağı kötülüklere zemin hazırlar nitelikte büyüyordu. Zaman geçtikçe annesi ve babası hayatını kaybetmiş, sefalet içinde yaşayan bir birey haline gelmişti. Kendi görüşüm ile her şeye en dipten başlaması, onu yükseltecek en büyük güç olacak ve onun sorgulamasına yol açacaktı.

Kıvılcım!
Felsefede denildiği gibi; her şey tek bir soruyla başlar, insan sorguladıkça neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu idrak eder. İdrak ettiği olaya ise aklıyla karar verir. Hitler sorgulamaya başlamıştı ve o zamanlar Almanya’nın 1. Dünya Savaşını kaybetmesi, aklına geldikçe onu çıldırtacak bir nitelik taşıyordu. Normal olarak bu sadece Hitler için geçerli değildi, tüm Alman halkı yapılan ezici antlaşmayı sefalet ve yoksulluk içinde hazmediyordu. Genel olarak halk şikayetçiydi ama çıkış yolu olarak bir öncü arıyordu. Bu sıralar Hitler’in Almanya’da gözüne çarpan Yahudi kesimi vardı ve onu sinirlendiren asıl olay ise, birbirlerine sahip çıktıklarını ve kendi aralarında örgütlenmelerini düşünmesiydi. Hitler başından beri zeki bir insandı ve oyunu kurallarına göre oynamıyordu. İhtiyacı olan tek bir şey kıvılcımdı. Arada yaşanan olayları yazma gereği duymuyorum ama beklediği kıvılcım nihayet kendini de fark etmesi sonucu oluşmuştu.

Karanlık Günler!
Hitler ve arkadaşları ayaklanmıştı ve ayaklanma başarısız olmuştu. Fakat çıkarıldığı mahkemede sergilediği mükemmel bir jest, mimik ve ikna kabiliyeti sayesinde 5 yıl hapis cezası almasına rağmen sadece 9 ay içeride kalmıştı. İçeride kaldığı süre boyunca “Kavgam” adlı kitabını yazdı. Bizzat okumuş biri olarak söylemeliyim ki kitapta mükemmel bir ikna kabiliyeti ve kendi doğrularını kabul ettirmeye sonuna kadar inanmış bir adamın o zamana kadar yaşadığı hayat hikayesi bulunuyor. Yazım yanlışları ve edebiyattan neredeyse hiç anlamayan bir insan için bu denli bir kitap kulağa korkunç geliyor. Yaptığı konuşmaların çoğunda ise bağırıyor ve kendi üstünde güçlüyüm imajı yaratmayı biliyor. Konuşmalarından önce saatlerce kendini izleyerek ayna karşısında prova yapıyor. Bana kalırsa insanlar yaratılış gereği saftır, aslında her insanın zayıf bir noktası vardır ve bunu göstermemek için çaba gösterir fakat sorun şu ki bu zayıflığı göstermemeye çalışmak, düpedüz göstermeye çalışmaktan daha basit bir ele veriliş oluşumudur. Hitler bunu başarıyor. 1. Dünya Savaşı’nı kaybetmiş ve çıkış yolu arayan halk, bu bağıran çağıran ve kendisine sonuna kadar inanmış bir adamın sözlerine inanmaktan başka bir çaresi olmadığı fikrine boyun eğiyor. Adolf Hitler’in bana kalırsa en çekici sözü ise “Eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz, insanlar inanır. İnsanları bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar etmektir. Sadece tekrar, tekrar ve tekrar söyleyin.” Bu alıntı her şeyi yeterince açıklar nitelikte bir açıklama.

Tekrar?
Mahkeme konusundaki başarıya tekrar dönecek olursak ilk olarak kendi yorumlarımdan bahsedeyim; diyalog içinde olduğunuz herhangi birini etkilemek için, soru sormak sizin için biçilmez bir kaftan haline gelebilir. Çünkü soru sormak karşınızdaki kişinin düşünmesine yol açacaktır ve burada güzel olan şey ise soruyu sizin sormanız olacaktır. “Bu ne anlama gelebilir ki?” diyorsanız gerçekten yanılıyorsunuz. Amaç, soruyu soran kişinin siz olmanızdır. Verilen cevap düpedüz size ithafen verilecektir. Hitler’de bunu yaptı. Ona sorulan sorulara tekrar soruyla cevap verdi. Düşünmeyi sağlamak zihni karmaşık bir trafiğe sokar. İlginç bir görüştür ki insanlar toplum içinde aptallaşıyor ve sürü psikolojisi eşliğinde her şeyin daha kolay olduğuna inanıyorum, yeter ki tek bir kişi alkışlamaya başlasın. Tekrar Hitler’e gelecek olursak kendisine inanmalarını sağlamak onun için kolaydı. Yaptığını yanlış olarak düşünenler de vardı doğru olarak düşünenler de. Sonuç olarak bu kişilik gün geçtikçe Almanya sokaklarında daha çok adını duyurmaya başladı. Arada yaşanan olayları atlamakla birlikte Hitler’in başa geçtiği dönemlere gelebiliriz. Onun için diktatörlük, demokratik yollarla gelmişti. Fakat onu indirebilecek sistem tabii ki yeniden demokrasi olacaktı. Artık insanları bir yalana inandırma gereksinimi duymayacaktı. O koltuğa oturma nedeni barışçıl bir dünyada ömür boyu yaşayıp ölmek değildi. Kendi doğrularına herkesten çok kendisi inanmış ve kendi idealleri doğrultusunda her şeyi göze almıştı. Halkı, yaptığı bir çok fabrika ve yol yapım inşaatlarında kullanıyordu, ülkenin kalkınması hızlı bir ilerleyiş içerisindeydi. Artık halkın gözünde Almanya’yı kurtaracak adam imajı yaratmıştı ve önünde kimsenin duramayacağı bir güçteydi.

Sonuç!
Özet olarak hayatında yaşadığı önemli noktalara değinmeye çalıştım ve manipüle yeteneğini doğuştan gelen bir özellik olmasına karşı, çalışarak ve insanların özünü kavramayı başararak bu noktalara geldiğini anlatmak istedim. Manipüle edilmeye karşı dayanmak ve manipüle etmeyi başarabilmek oldukça zorlu olmalı. Son olarak Hitler’in insanlar üzerindeki düşüncesini tanımlamak için bu sözünü sizlerle paylaşıyorum. “Ben Dünya’ya insanları güçlü yapmak için gelmedim, onların güçsüzlüklerini kullanmak için geldim.” Bu sözü, yukarıda yazdığım kelimeleri destekler nitelikte… Aslında her insanın zayıf bir noktası vardır ve bunu göstermemek için çaba gösterirler. Fakat sorun şu ki; bu zayıflığı göstermemeye çalışmak, düpedüz göstermeye çalışmaktan daha basit bir ele veriliş oluşumudur. Esen kalın…

Bir cevap bırak