Öncelikle Kızılderililer konusu ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de çok merak edip üzerine düştüğü bir konudur. Özellikle Tahsin Mayatepek’e inceleme yapması ve rapor hazırlaması konusunda talimat vermiştir. Kızılderililer Türk müdür? Kızılderililer kimdir?
Amerika kıtasındaki keşifler neticesinde katledilen Kızılderililer, antropoloji ve tarih gibi birçok dalın ve araştırmacının ilgi odaklarından biridir. Yaşantılarıyla ve siyasal örgütlenme tarzlarıyla Avrupa dünyasından çok daha farklı bir görünüme sahiplerdi. Yaşadıkları evlerin yapısından kullandıkları dile, giydikleri kıyafetlerden işledikleri motiflere kadar tüm kültürel yapıları yapılan araştırmalarla ortaya serilmiştir. Ayrıca Amerika kıtasına nasıl geldikleri de tartışma konusu olmuştur. Bu hususta en yaygın kanaat Bering Boğazı vasıtasıyla Kuzeydoğu Asya’dan Alaska bölgesine geçtikleridir.

Çünkü o dönemlerde (70.000 yıl önce) yani Dünya son buzul çağını yaşadığında, 3-4 defa iki kara arasındaki bu deniz kaybolmuş, denizin üstü yürünebilir bir kara parçası halini almıştır. Ve o bölgeye Bering Boğazı değil Beringia karası denmiştir. Amerika’ ya birden çok göç dalgası bu şekilde gerçekleşmiştir.

Göç eden insanların her şeyden önce kökenleri Orta Asya ve kuzeyinden ibarettir. Ve halen Sibirya bölgesinde yaşayan küçük topluluklar vardır. Dolayısıyla coğrafi köken itibariyle Türk ırkıyla aynıdır. Dil yapısı olarak da çoğunluk olarak kullandıkları dil Türkçe gibi Ural-Altay dillerinin özelliği olan ‘’agglutinant’’ (yapışık ekli) grubundandır. Özellikle Aztek, Maya, Ölmek ve İnka uygarlıklarının hüküm sürdüğü bölgelerde 320 kadar Türkçe sözcük tespit edilmiştir.
Kızılderililer Türk müdür?

Eşkallerine (fenotiplerine) bakıldığında çoğunluğun ten renkleri kızıla çalar bakır tenden koyu esmere ve yeni meşin sarısına çeşitlidir. Gözleri hafif çekik ve karadır. Antropolojide ırk tespitinde en büyük önem taşıyan etkenlerden olan kafatası yapısı ise yine Türk ırkınınki gibi orta (mezosefal) veya yuvarlaktır ( brakisefal).

Folklorik benzerlikler incelendiğinde en bilinen destanımız ‘’Ergenekon Destanı’’nın Kızılderililer arasındaki ‘’Kapaktakon’’ efsanesiyle hem ismen epistemolojik hem de içerik olarak fazlasıyla örtüşür. Ergenekon Destanı’nın ana teması şuydu: Dört bir tarafı demir dağlarla kapalı adı “kon’la biten bir yurttan, bir kutsal hayvanın (kurdun) yol göstermesiyle dağları eritip dışarı çıkış ve cihangirlik günlerinin başlaması. Bu özellikleri taşıyan efsane Gök-Türklerin en önemli destanıdır.
Peruda M.S. 13-15. yüzyıllarda bir uygarlık kuran ve kendinden önceki Tiahu-Anako ve Aymara kavimlerinin kültür ve geleneklerine sahip çıkan İnka’ların Kapaktakon efsanesi ise şöyledir: Efsanelerdeki Paraleller Manço Kahan’ın (veya Kapanın) atası Atağ (Atau) bir felâketten tek sağ kurtulandır. Dışarı âleme dört yanı kayalarla kapalı olan bir mağaraya sığınır, fakat bir daha dışarı çıkamaz. Bir gün kurdumsu bir hayvan (çakal) kılığında Güneş Tanrısı Er-Ak-Koca (İrakoca) ona nurlu bir taş verir, Atağ da bununla kayaları eritir, kavminin başına geçer ve cihangir bir devlet kurar. Kapaktakon kelimesini incelediğimizde ise ‘’kapak’’ kelimesinin dilimizde ‘’kapalı’’ , ‘’kon’’ sözcüğünün ise yurt ( geçici olarak konmak, yerleşmek manasında) kelimesine tekabül eder.

Her iki topluluğun da kullandığı kilim motiflerini incelediğimizde Türk kilimlerinde sıkça gözlemlediğimiz koç boynuzu, karo gibi şekillerin aynılarını ‘’najavo’’ denilen Kızılderili kilimlerinde de rastlanır. Ayrıca yapılan kazılarda ortaya çıkan ilk pantolonun Türklere ait olduğunu ve üzerindeki desenlerle najavo kilimlerindekilerin örtüştüğü görülür.
Her iki kültüre ait kilim desenleri
Ev yapılarına bakıldığında çadırlar haricinde yapılan evler balçıktan (kamış, saman, kil, çamur karması) ve alçaktır. Türklerin de yerleşik hayatta inşa ettikleri evler benzer özellikler taşır. Günümüzde de bu duruma Anadolu’nun dört bir yanındaki köylerde eski evlerin yapısında rastlanır.
İnanış itibariyle mukayese edecek olursak her iki toplumun da inanışı Türklerin de ilk zamanda benimsediği paganizmdir. Daha sonraki evrelerde aynı şekilde her iki tarafta da gök tanrı inancı görülür. Kızılderililerde de tıpkı Türklerde olduğu gibi şifacılık ve büyücülük, ritüel düzenleme gibi görevlerde bulunan şamanlar vardır. Kızılderililerin sembollerinden biri de uzunca yaptıkları totemlerdir. Bu totemlerin uzun olması tanrıya yakın olabilme düşüncesindendir. Şamanlar ritüel sırasında bu totemlerin tepesine çıkıp dualar okurdu.

Ve son olarak Sibirya bölgesinde yapılan kazılardan çıkan bir çocuk iskeletinin incelenmesi neticesinde kafatası yapısının o dönemde çoktan göç etmiş Kızılderililerin kafatası yapısıyla bire bir uyuştuğu saptanmıştır. Bu durum Bering karasından yapılan göçü destekler nitelikte güçlü bir bulgudur.
Sonuç olarak bunca benzerlik ve örtüşme neticesinde Kızılderililer ve Türkler arasında aynı kökenlerden yahut birbirlerinin kökenlerinden gelen bir akrabalık aşikardır.
Kaynakça
Türkkan, Reha Oğuz, Türkler ve Kızılderililer, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2008.
Merhaba, öncelikle bilgilendirme için teşekkür ederim fakat bir coğrafyacı olarak bir konuya değinmem gerekiyor. Düzeltmem lütfen yanlış anlaşılmasın şimdiden anlayışınız için teşekkür ederim. Dünyamız son buzul cağını(würm dağı) bundan 18 ila 20 bin yıl öncesinde yaşamış, bu 10 bin yil oncesine kadar sürmüş ve daha sonra dünyamiz ısınmaya başlamış ve arada mini buzul cağları geçirse de günümüze kadar ısınma devam etmiştir.(Aslinda dünyada şu anda güneş lelekeleri azaliyor bu soğuma demek ama kuresel isinma bunu engelliyor yani dunyanin doğal döngüsü bozulmuş durumda). 70-80 bin yil once dünyada aşırı isinmadan dolayi dunyada insan nesli tehlikeye girmiş nüfus 2000 duzeyine kadar düştüğü tahmin ediliyor. İnsanların Afrika dışına çıkması ve diğer kıtalarda yayılmaya başlamasının, bundan yaklaşık 60 bin yıl önce meydana geldiğini tahmin ediyor.
(Araştırma, American Journal of Human Genetics dergisinde yayımlandı.) 70bin yilini mö 8 bin ila 15 bin arasi olarak revize ederseniz daha sağlıklı olacaktır. Kizilderililerin Altay irkina mensup olduğu kesinlik kazanmıştır ve akrabalarimizdan biridir(Altay irki turkler mogollar japonlar ve korelilerden oluşmaktadir). Antropolojik literatürde türk ırkı değil altay ırkı yer almaktadır yani bilgilendirmeniz doğrudur. Belki de yıl kavraminda yazim hatası olmuş olabilir bunu duzeltmek isterim çünkü 70bin yil önce afrika dışında bir kitada insan izine henuz rastlanmadi. Tekrar yaziniz icin teşekkür ederim iyi çalışmalar.