Yaşam pratiği kazandırma, davranışlarımızda devrimsel nitelikte farklılık oluşturma iddiası ile öne sürülen ve farklı kategoriler altına sığınan çokça unsur bulunmaktadır. Söz konusu bu unsurların amaçlarının bu oldukları konusu tartışma olarak ele alınabilir. Zira ‘tüccar’ mantığı ile yalnızca kâr odaklı bir amaç doğrultusunda da bu unsurların açığa çıkışını gözlemleyebilmekteyiz. Tılsım veyahut kolye gibi eşyalara geçerliliği olmayan -saçma- anlamların yüklenmesi neticesinde, hayatımızın kökten değişeceği düşüncesinin yanlış gelen taraflarının olduğunu kolayca kabul edebilmekteyiz. Gözlemlediğimiz bir diğer durum ise bu anlam yükleme durumunun evrilerek, kitaplar üzerinden yapılmaya başlanmasıdır. Kişisel gelişim kitapları kategorisi adı altında değerlendirilen ve belli noktalarda saçmalık boyutuna ulaşan bu kitapları, eleştirel bir tutumla irdelemek istemekteyim. Kişisel Gelişim Kitapları Bakış Açımızı Daraltır Mı? başlıklı yazımıza geçelim dostlar!
Mutluluk Öğretisi Ve Fazlaca İyimserlik
Kişisel gelişim kitapları ismi ile birlikte amacını da açıklayan bir kategoridir. Amacını ne kadar iyi yapıp yapmadığını tartışmadan önce bu kitapların içeriğine değinilmesi gerekir. İçeriğinin genel hatları ile insan gelişimine, bilişsel bir olgunluğa katkı sağlamak, düşüncelerimizi dolayısıyla da hayatı kavrayış şeklimizi düzenlemeye yardımcı olmak ve tüm bunları gerçekleştirirken de iyimserlik çerçevesinden çıkmamak böylelikle de mutluluğa ulaştırmak amaçlarından oluştuğunu söyleyebilmekteyiz.
Tarih -veya yaşam- boyunca çoklukla ele alınan, varoluşumuzun biricik nedenleri arasında olan, nasıl mutlu olacağımıza dair cevap arayışının aktarılmaya çalışıldığı bir başka kitap kategorisi olarak öne çıkmaktadırlar. Böylesi bir amacın kolay olmadığı, gözlemler ve deneyimler aracılığıyla aktarılması gerekli unsur olduğunu da düşünmemiz gerekmektedir.
Kişisel gelişim yazarlarının, içerik açısından aktarmak istedikleri ‘mutluluk öğretisi’ cezbedici gözükse de, yanıltıcı bir tarafı bulunmakta. İyimserlik çerçevesinden çıkmamak ve fazlaca iyimserliği benimsemek, yazdıklarının gerçeklikten uzak ve kopuk olmasına neden oluyor. İyimser bakış açısını eleştirmekten ziyade, iyimser bakış açısının kullanılış biçimini eleştiriyorum. Hayatın toz pembe ve fazlaca masumane olduklarını kabul ederek, yaşamımızın kontrolünün düşünceler olduklarını öne sürerek, bu sakıncalı düşüncelerden kaçınmak için iyimserliği kullanırlar.

Esasen katılmadığım nokta, bakış açısının değiştirilmesidir çünkü bu değişiklik bir nebze yardımcı olabilir. Zira yaşamın -hayatın veya dünyanın siz nasıl demek isterseniz- bir iyimserlik nöbeti ile ‘gerçek’ olan taraflarını göz ardı etmek, üzücü ve kötü yanlarını göz ardı etmek ve böylelikle mutlu olmaya çalışmak kendimizi kandırmak değil midir? Mutluluğumuzu kendimizi kandırarak elde etmekten ziyade, gerçekliği kabul ederek, hayatın kötülükle dolu olduğunu kabul ederek elde edemez miyiz?
Siyah ve beyazın tamamlaması gibi, iyimserlik de kötümserlik ile birlikte tamamlanır. Hayatın kötü olduğunu kabul etmek ve bu kötülük karşısında mutluluğu yaratmak, iyiyi aramak en sağlıklısı olacaktır. Kişisel gelişim kitaplarının mutluluk öğretisini aktarmasından ziyade, gerçeklere bağlı kalarak yaşamaya yardımcı olması gerektiğini düşünmekteyim.

İyi Bir Yaşam İçin İyi Düşünmek Hakkında
Toplulukların yaşam şartlarını, konumlarını ve koşullarını ele almadan yalnızca yeterince istemedikleri için insanların başarısız olduklarını söyleyenler, hadlerini aşan bir söylemde bulunmuş olmaz mı? İyi şeylerin yaşanması için, hayatımızın güzelliklerle(!) çepeçevre donatılması için iyiyi düşünmemiz gerektiğini aktarmaları çoğunlukla eksik bir noktaya dayanmış söylemler değil midir? Bu tarz sorular eşliğinde irdelemeye devam ettiğimizde de tüccar mantığının devreye girdiğini söylemekteyiz.
Sözde mutlu olmak için, para ödeyerek aldığınız bu kitaplar, yazan kişiye kâr sağlamaktadır. Durumun salt kâr amacı olduğunun farkına varmakla ile birlikte, sizi ‘gerçekten’ düşünüp düşünmediği konusunda sorgulamalar da kaçınılmaz olabilmektedir. Ki esasında da öyle. Zira sizi -veya bizleri- gerçekten düşündüğü yanılgısını sağlamalarının ardından, kendisi maddi kazançlarının tadına bakmaya koyulur. Tıpkı yoğun geçen günden ve fazlaca satıştan sonra evinde keyifli vakitler geçirerek dinlenmeye koyulan bir tüccar, bir satıcı gibi.
Kişisel Gelişim Kitapları Olmadan da Kişisel Gelişim Sağlanabilir

Okuma oranlarımızın büyük oranda aşağılarda olduğu ülkemizde, mutlu olacaksınız, bütün güzellikler sizin olacak vaatleri doğrultusunda öne sürülen bu kitaplara rağbet gösterilmesi de anlaşılır olmaktadır. Burada okuyucuyu aşağılama anlamı oluşturmamak için şunu söylemek isterim ki, okuyucu özellikle yeni bir okuma meraklısı ise şayet, bu tarz kitapların cezbedici ve aynı zamanda aldatıcı yanına kanıp kendi hayatını değiştirmeyi en doğal biçimde isteyecektir. Bu nedenle de mutlu olacaklarını söylediği vaatlere belki de sıkı sıkı sarılacaktır.
Ancak samimi düşüncem, kişisel olarak gelişimin belli bir kategori altında değerlendirilen kitaplar vasıtası ile değil, bireyin kendi davranışları neticesinde olacağıdır. Zira kişisel olarak gelişim için, Tarihte kendilerini duyurmuş yazarları okumak, düşünürlerin fikirlerini öğrenmek, sizi yeni düşünceler denizine iten düşünceler ile karşılaşmak çok daha sağlıklı olacaktır. Dostoyevski’nin huzursuz edici, karamsar olan fakat özünde gerçekçi olan eserleri yerine daha huzur verici gelen kişisel gelişim kitaplarının tercih edilmesi elbette ki anlaşılır. (Dostoyevski ön planda olan yazarlardan olduğu için genel bir örnek olarak onu verdim.)
Ancak yaşamın gerçeklerini göz ardı ederek sağladığımız mutluluk bir noktaya kadar olacağı kadar, yaşamda ‘sürekli’ mutluluk vaadi bulunmamaktır. Yaşam bize mutluluk vaadiyle gelmediği için, yaşamda kötülükleri, gerçekleri de göz önünde bulundurup mutluluk arayışına gitmemiz gerekmektedir. Kişisel gelişim kitapları, büyük oranda insanın bakış açısını daraltan bir kategori olarak her geçen gün artan sayıda eser vermeye devam etmekte. Eleştirel tutumum da tam olarak bu sebepledir. Kişisel Gelişim Kitapları Bakış Açımızı Daraltır Mı? konulu yazımızın sonuna geldik!
Diğer içeriklerimize göz atmak için buraya tıklayın. Ayrıca, bizi Instagram ve Twitter üzerinden takip etmeyi unutmayın.
Sanki bir reçeteymiş gibi insanların bu kitaplara sarılarak polyannacılık oynaması günümüzün hastalığı olmuş durumda fikrimce de. Ellerinize sağlık, kayda değer güzel bir eleştiri olmuş.