Ouroboros, kendi kuyruğunu yiyen bir yılan ya da ejderhayla sembolize edilir. Kendini yeniden yaratma anlamına gelen Ouroboros’un kelime anlamı ”kuyruğunu öldüren” ifadesini karşılamaktadır. İşteşliği ve en önemlisi bir şeyin biter bitmez yeniden ve yeniden bir döngü şeklindeki devamlılığını sağlayan her şeyi kapsar, Anka kuşunun küllerinden yeniden doğması gibi.
Her şey gider, her şey geri gelir, sonrasızca döner varlık çarkı. Her şey ölür, her şey yine çiçeklenir; sonrasızca sürer varlık yılı.
Nietzsche – Böyle Buyurdu Zerdüşt syf:208.
Ouroboros Simge İrdelemesi

Ouroboros için çoğunlukla yılan figürü kullanılmış geçmişten bu yana. Felsefeyi anlamak için simgeyi irdelemekte fayda var. Hiç durmadan devam eden bir süreklilik mevcut simgede ta ki yılanın dişleri kendi kafasının hemen arkasına ulaşıncaya dek. Bu zamana kadar olan boyutta kendini yaratma mevzu bahisken sıra tamamen yok olmaya geldiğinde geriye bir enerji bırakılmış olacak. Yani tam anlamıyla bir yok oluş var diyemeyiz, kendini yok etse bile geride bırakılan enerji bunu sağlıyor.
Ouroboros’un Yapıtaşı: Dönüşüm

14. yüzyılda Antik Mısır cenaze ritüellerinde kullanılan yazıtlara kadar iniyor kökleri Ouroboros’un ve yazıtların amacı ölen kişinin ruhunun diğer hayatında da onu korumasını sağlamaktır. Tutankhamun’un mezar yazıtlarında görüyoruz simgeyi. İki adet kendini yiyen yılan figürü mevcut. Yazıtlara göre bu yılanlardan biri Ra yani Güneş Tanrıçası, diğeri ise Osiris yani Yeraltı Tanrısını temsil ediyor. Bu bahsettiğimiz figürler Ra ve Osiris’in birleşme anında ortaya çıkmaktadır. Yine yazıtta belirtildiği üzere birleşen Ra ve Osiris figürü başlangıcı ve sonunu temsil etmektedir.

Ouroboros figürü, sadece Tutankhamun’un mezar yazıtlarında değil diğer birçok Antik Mısır yazıtlarında karşımıza çıkmaktadır. Başlangıcı ve sonunu temsil etmesiyle birlikte diğer yazıtlarda da dünyayı çevreleyen kaos ve bu kaosun dünyanın periyodik yenilenmesiyle ilişkisini ortaya koymaktadır.
Antik Mısır’da olduğu kadar Yunan mitolojisinde de önemli bir yere sahiptir Ouroboros. Özellikle Platon’un üzerinde durduğu dönüşüm felsefesi Timaeus eserinde geniş bir perspektifle irdelenmiştir. Bu eser yaradılışsal kozmoloji üzerinedir ve Ouroboros’tan şu şekilde bahsetmektedir:
Evrendeki ilk yaşayan şey kendi kendini yiyen sirküler bir varlıktır. Ölümsüz, mükemmel olarak oluşturulmuş bir hayvan… Yaşayan varlığın, onun dışında görülecek hiçbir şey kalmadığında göze ihtiyacı kalmamıştı ya da duyulacak hiçbir şey olmadığında kulağa…
Solunacak, etrafını çevreleyen bir hava yoktu; ya da besinini almasını ve sindirdiklerinden kurtulmasını sağlayabilecek olan organların bir kullanımı olamazdı, çünkü ondan çıkan veya içine giren bir şey yoktu bu yüzden onun dışında bir şey de yoktu. Yaratılışındaki tasarım nedeniyle, kendi artığı onun besinini sağlıyor, bütün yaptığı ya da çektiği acı kendi içinde, kendi tarafından meydana getiriliyordu.
Şunu anlamış olan yaratıcı için kendi kendine yeten bir varlık, hiçbir eksiği olmayandan çok daha mükemmel olacaktı, ve hiçbir şeyi almaya ya da kendini herhangi birine karşı savunmaya ihtiyacı olmayacağından, yaratıcı ona el vermenin gerekli olmadığını düşündü ya da ayak ya da tüm yürüme aparatını ama onun küresel formuna uyan hareket ona tahsis edilmişti, akla ve zekaya en çok uygun olan 7 tanenin hepsi olarak; aynı tarzda ve aynı nokta üzerinde, kendi limitleri dahilinde bir daire içinde dönerek hareket etmesi için yapılmıştı. Ama diğer altı hareket ondan alındı ve o sapmalarına dahil olamayacak şekilde yapılmıştı. Ve bu sirküler hareket ayağa ihtiyaç duymadığından, evren ayaksız ve elsiz yaratılmıştı.
Platon – Timaeus
Ouroboros ve Simya

Simyacılarda genellikle iki ejderhanın birbirlerinin kuyruğunu yemesi mevzu bahistir. Antik Mısır’daki Tutankhamun‘un mezar yazıtında Ra ve Osiris’in bulunduğundan bahsetmiştik. Orada Güneş Tanrıçasıyla Yeraltı Tanrısının birleşmesinden bahsediliyordu. Buradaki kullanım da buna paraleldir, zıtlıkların birbirini tamamlaması esastır. Doğum ve ölümün daha çok ön planda tutulduğu bu zıtlıkların ahengi simyacılar için ölümsüzlüğün sembolüydü. ”Başlangıcım sonumda, sonum başlangıcımda.” anlayışı hakimdi.
Bu sembolün enerjisini anlatmak için ikinci yüzyılda yaşayan Yoga Kundalini Upanishad şu ifadeyi kullanmıştır:
Kutsal güç, genç bir lotusun gövdesi gibi parlar, bir yılan gibi, kendi üzerine sarmalanmış, ağzında kuyruğunu tutarak ve yarı uyur halde bedeninin dibinde uzanarak dinlenir.
Yeniden Doğmak
Ouroboros felsefesinin temelinde dönüşüm mevcuttur. Ancak insanlara apaçık şunu öğretmeyi gaye edinir: Eğer yeniden doğmak istiyorsan kendini yok etmeyi göze almalısın. Bu felsefenin Anadolu coğrafyasında da temel alındığı söylenebilir. Bu temeli en güzel yansıtan şüphesiz Şahmeran Efsanesi’dir. Yılanların Şahı: Şahmeran Efsanesi yazımıza da buradan ulaşabilirsiniz.
Bizleri Instagram ve Twitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!
Ra bir tanrıça değil tanrıdır şimdiye kadar okuduğum tonla kaynakta, defalarca gittiğim mısır gezilerinde bir kere bile Ra’nın dişil temsil edildiğini görmedim. Bilginize, diğer bilgiler için de teşekkürler.