José Saramago Körlük - Roman İncelemesi

José Saramago Körlük – Roman İncelemesi

Varlığın nehirlerine karışan yokluk, kaybetme duygusunun etrafında şekillenir. Körlük ne götürür insanlardan? Ya da bir getirisi var mıdır? Tatmadığımız hiçbir yokluğun güzellemesini yapmak harcımız değil elbet. Buna rağmen bir gün her şeyimizi kaybedecekmiş gibi düşüncelerimize yön verip, çizdiğimiz yönde ilerlemek zorundayız. Hayat dediğimiz şatafatlı kumar masasında kaybedeceğimiz son şeydir yaşamımız. Sandalyeden kalkana dek varımızla ve yoğumuzla mücadele ederiz. Bunun tek nedeni, mağlubiyeti onurumuza yedirememektir.

Duygularımız, düşüncelerimiz ve bu ikisini birbirinden ayırmaya ya da bu ikisini daima birbirine karıştırmaya dünden hevesli olan yüreğimiz ve irademiz arasında med-cezirler yaşadığımız ömürde, kendimiz olabilme çabasından başka neye adam akıllı çabalarız ki? Üzüntü ve sevinç ile korku ve heyecanı kaç kez birbirine karıştırıp, olumlu olanın gün yüzüne çıkmasını sabırla bekledik? Fakat çoktan unuttuğumuz veya farkına hiç varamadığımız bir şeyi daha söylemek doğru olacaktır. “Üzüntü ile sevinç, su ile yağ gibi değildir. Birbirine karışabilir.” s.69 Gün yüzüne çıkmasını beklediğimiz duygular, dibe çöksün diye beklediğimiz diğer duygulara karıştığında, gözden düşen gözyaşlarına kim engel olabilir?

José Saramago Körlük - Roman İncelemesi
JOSE SARAMAGO

Duygularımızı da bir şekilde kontrol altına alabildik diyelim, sanki duygular varsayımlarımız altında kapana kısılabilirmiş gibi, fikirlerimizi temellendirmeye çalışsak, kaç tanesini sağlam bir zemine oturtabiliriz? Kaç tanesini gönül rahatlığıyla rafa kaldırabiliriz mesela? “Her şeyin farkındayız ve bu bizi öldürüyor…” değil mi? Fikirlerimizi ve onları hareketlendiren eylemlerimizi, etraflıca ve defalarca kez gözden geçirdiğimiz zaman, benliğimize kendimiz olabilme şansını tanıyabilir miyiz?

“Her hareketimizden önce bütün sonuçlarını tahmin etmeye çalışsak, bunları ciddi olarak düşünsek, önce kesin sonuçları, sonra rastlantısal sonuçları, daha sonra da hayali sonuçları düşünmeye kalksak kımıldayamayız bile, tek bir adım atamayız. Sözlerimizin ve hareketlerimizin iyi kötü sonuçları, kuşkusuz gelecekteki bütün günlerimize, hatta bizim bu sonuçları doğrulamak, kendimizi kutlamak ya da başkalarından özür dilemek için artık bu dünyada bulunmayacağımız sonsuz günler dahil, oldukça düzenli ve dengeli biçimde dağılır. Zaten bu durumun, üzerinde bunca konuşulan ölümsüzlük denen şey olduğunu ileri sürenler de vardır.” s.86

Ölümsüzlük, fikirlerimiz arasında sıkışıp kalmak ve diğer tüm dünyaya bunun yadigar olduğunu kanıtlamak ise ölüm; bağışlanmaktır.
José Saramago Körlük - Roman İncelemesi
KÖRLÜK, FİLM (2008)

Süreklilik ve Görmemek Üzerine..

Kendi kendimize yaşadığımız hayatta veya diğerlerinin hayatında, sadece bir duygunun esiri olmak mümkün değildir. Esaret olarak yorumlamanın doğru olacağını şuradan çıkartıyoruz: Ömrümüz boyunca mutlu, huzurlu ya da sevinçli bir ruh halinde olmak demek, polyannacılık deyiminin bile üstünde kalması olarak görülebilir. Bir de bu duyguların tam tersi duygular vardır ki, en az olumlu olanların pençesinde özgürlüğümüzü yitirmek gibi gelir. Son nefesimize dek öfkeli olabilir miyiz? Ya da, bunu sahiden ister miyiz? Bir an düşünmeyi bıraksak, son nefesimize dek mutlu olmayı isterdik ama. İşte insan ancak, olumlu olduğu zaman her şeye onay verir. Fakat zıttı olmasaydı, ne anlamı olurdu mutlu olmanın ve huzurun? Neyse ki süreklilik, hayat gayemizin temeli değildir. Bizler, anlık yaşayabildiğimiz duygularla özgür olmayı tercih ederiz.

“Ne iyilik süreklidir ne de kötülük, ya da daha edebi bir ifadeyle; ne mutluluk sonsuza dek sürer ne de mutsuzluk…” s.128

Yaşanması gereken her şey, doğru zamanını yakaladığı anda yaşanacaktır. Ne bir saniye öncesinde ne de bir dakika sonrasında, o anki mutluluk gerçekleşmez ki beş dakika sonrasında yaşanan mutsuzluk bile ilk gerçekleştiği andaki kadar can yakmaz. İnsan, her şeye alışır.

“Aslında Körlük, Umudun Tükendiği Bir Dünyada Yaşamaktı” s.213

Bir kişinin aracının içinde kör olmasıyla başlayan salgın, yakın temasta bulunduğu herkese ve onlardan da diğerlerine bulaşarak kısa sürede tüm ülkeyi etkisi altına alır. Karantina süreci, o süreçte yaşananlar ya da diğer her şey şu an yaşadığımız süreçle o kadar paralel ilerler ki, öykünün birçok yerinde kopmalar yaşanır. Bu kopmalar, öykünün akıcılığından dolayı yaşanan kopmalar değildir aslında. Kitapta yaşanılanları kendi hayatımızda da gördüğümüz zaman düşünce seli içinde araya kaynar gideriz.

José Saramago Körlük - Roman İncelemesi
José Saramago Körlük – Roman İncelemesi

Peki ya körlük? Körlük sadece iki gözümüzün göremediği bir dünya için mi kullanılır mesela? Yoksa görmeyen gözler metaforu altında, yazarımız sahiden de salgın gibi yayılan “etrafımıza gözlerimizi kapatma, görmemezlikten gelme” durumundan mı söz etmek istemiştir? Bu açıdan baktığımız zaman, asıl körlüğün görmemek değil de görüyor olduğu halde kafa çevirmekten ibaret olduğunu daha net bir şekilde göreceğiz, anlayacağızdır. Her birimizin bildiği üzere, bakmak, görmek ve anlamak aynı şeyler değildir.

“Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük.” -Gören körler mi?-

‘Gördüğü halde görmeyen körler…’ s.330

José Saramago Körlük – Roman İncelemesi

Az önce, sayfa 330’dan yaptığımız alıntı eseri sonlandıran kesittir. Kitabımız, bu farkındalıkla sona erer. Nedir bu farkındalığın asıl sebebi? Kitap boyunca görme yetisini kaybetmeyen ve bunu bir müddet diğer herkesten saklayan doktorun karısının yaptığı fedakarlıkları görebiliyor oluşumuz mu? Okumayanlar için burada küçük bir not düşmek faydalı olacaktır: Okuduğumuz bu kitapta hiçbir şekilde karakter isimleri verilmemiştir. Karakterleri yalnızca yazarın yaptığı betimlemeler ile tanırız. Bu konuda şunu da eklemek isterim ki, 2008 yılında beyaz perdeye taşınan bu eserde, yine karakter adı verilmemiştir. Zaten bir filmi izledikten sonra, bir kitabı okuduktan sonra her karakteri adıyla hatırlamak mümkün değildir. Yani aslında, isimler bizim onlara verdiğimiz değer sayesinde bir anlam ifade ederler. Yoksa asıl mühim olan, kişileri nasıl tanıdığımızdır.

José Saramago Körlük - Roman İncelemesi
Körlük, film (2008)

Bu küçük detayı burada sonlandırıp kurgumuza geri döndüğümüz zaman, kendimize yine aynı soruları sorarız. Her gün gördüğümüz halde başımızı diğer tarafa çevirdiğimiz kaç farklı olayla karşı karşıya kalıyoruz? Hangi bir gün, çöp konteynırının yanında denk geldiğimiz belediye çalışanlarına kolaylıklar diliyoruz? Ya da, ayda bir kez faturalarımızı kesen çalışanlara teşekkür ediyor muyuz? Sokakta karşıladığımız öylesine birinin, dün gece girdiği ameliyatta bir hastayı hayata döndürdüğünü biliyor muyuz veya biliyor olsak, bizler için büyük bir anlam ifade eder mi bu durum?

“İşte uygarlığın kusuru bu, evimizin musluğundan akan suyun rahatlığına alışıyor ve bunun olabilmesi için dağıtım vanalarını açıp kapatan birilerine, elektrik enerjisiyle çalışan barajlara ve bununla beraber uygun debisini ve rejimini düzenleyen bilgisayarlara ihtiyaç duyulduğunu, bütün bunlar için gören gözler bulunması gerektiğini unutuyoruz.” s.236

Hayat, şatafatlı bir kumar masasından ibarettir diyerek başlamıştım bu eser incelemesini yapmaya. Sona doğru savrulmaya başladığımız sırada ise bu atıf için birkaç şey daha eklemek istiyorum: “Hayat, oturduğumuz sandalyeden son kartlar dağıtıldığı zaman bile kalkmadan, kalkıyorsak bile nezaket dolu bir baş selamı ile herkese ve her şeye veda edebilmeyi öğrendiğimiz zaman kumar masası olmaktan çıkar. Yalnızca şatafatlı bir yaşam goncası halini alır.”

“İnsanların neler yapacağı ya da yapmayacağı önceden bilinmez, beklemek gerekir. Zamana, zaman tanımak gerekir. Çünkü zaman, hükmeder. Zaman, kumar masasında karşımızda oturan oyuncudur ve oyunun tüm kartları onun elindedir. Bizler, ancak hayatımızı verirsek bir şeyler elde edebiliriz. Kendi hayatımızı…” s.322

Bütün hayatını değil, hayatından en küçük parça bile olsa feda edebilmeyi öğrenenlere sevgilerle…

‘José Saramago Körlük – Roman İncelemesi’ adlı yazımızın sonuna geldik. Bizleri Instagram veTwitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!


aleynadilara
Konya’18 BEU/Türk Dili ve Edebiyatı ✍️