Geçmişi MÖ 24’lü yıllara dayanan Kız Kulesi, pek çok yaşanmışlığa şahitlik etmiştir. Aşklar, savaşlar, ayrılıklar… Nice anılar barındırır. Peki İstanbul denince akla ilk gelen bu tarihi yerin kurulma amacı neydi? Nasıl kuruldu? Gelin İstanbul’un Kız Kulesi Efsaneleri adlı yazımıza geçelim
İstanbul‘da birçok tarihi yer vardır. Bir şekilde çoğu hakkında, az da olsa bilgi sahibi olabilmişizdir. Fakat Kız Kulesi hakkında net bir bilgi söz konusu değildir. Rivayetler yazılmış, hikayeler kurulmuştur üzerine. Herkes farklı bir şey söylemiş ama bir başkasının söylediğini de yalanlayamamıştır. İlk önce Kız Kulesi’nin tarihine bakalım.

Kız Kulesi Tarihi
İstanbul Boğazı’nda yer olan bu güzel mimariye sahip yapı, Salacak açıklarında yer alan adacık üzerine yapılmıştır.
Kulenin mimarı veya kimin yaptırdığı bilinmemektedir. Bazı kaynaklara göre kulenin ilk ismi, “Arkla” ya da “Arcla” olarak bilinir. Anlamı ise; küçük laledir.
Kız Kulesi, Bizans döneminden kalan tek eserdir. Bugüne kadar ise birçok padişahın izlerini taşımaktadır. Yunan döneminde bir mezarlık olarak kullanılan bu ada, Osmanlı döneminde savunma kalesi olarak kullanılmıştır. Her dönemde farklı amaçlar yüklenmesine rağmen bir görevi hiç değişmemiştir.
Geceleri gemilere rotasını belirlemesi için ışık yapmak Kız Kulesi‘nin daimi görevidir.
İstanbul fethedildikten sonra kule yıkılmış ve bir ahşap inşa edilmiştir. Fakat 1719’da bir yangın sonucunda bu ahşap model yok olmuştur. Taş versiyonuna çeviren ise, Osmanlı mimarlarından Nevşehirli Damat İbrahim Paşa‘dır
2000 yılında bu tarihi yapı restore edilmiş ve günümüzdeki gibi restoran haline getirilmiştir.

İstanbul’un Kız Kulesi Efsaneleri
Yukarıda da bahsettiğim gibi Kız Kulesi hakkında net bir bilgi yoktur. Fakat birçok rivayet vardır. En çok inanılanları da sizinle paylaşmak istedik.
Yasak Aşk: Hero ve Leandros
Bilinen en eski hikaye, bir rahibe ve onun aşkı olan bu hikayedir.
Tanrıça Afrodit adına bazı bölgelerde tapınaklar yapıldığı bilinmektedir. Üsküdar‘da yapılan tapınakta ise Hero adında genç bir rahibe kız görevlidir. Bu tapınaktaki görevi, kumrulara bakmak ve onlarla ilgilenmektir. Tapınak dışında küçük bir kulede yaşamaktadır. Her rahibe gibi Hero‘nun da aşkla arasına bir set çekilmiş, aşka yasaklanmıştır.
Bu tapınağa insanlar, baharın gelişini kutlamak için gelirlermiş. Bu eğlenceli anı kutlamak için buraya gelenler arasında, aradıkları ve istedikleri aşkı bulamayanlar var ise, Afrodit’in mabedinde ondan aşk dilenirlermiş.
Bir gün bu şenliğe katılmak için kuleden ayrılan Hero, karşı kıyıdan gelen Leandros ile göz göze gelir. İlk anda Hero‘dan etkilenen Leandros, bakışlarıyla ilgisini hissettirir ve Hero‘dan karşılık bulur.
Kısa bir süre içinde birbirlerini çok seven bu ikili gizlice buluşmaya başlarlar.
Zaman geçtikçe Leandros her gün yüzerek kuleye gelir ve bu kule yasak aşka her gece şahit olur. Leandros‘un yolunu bulmasına yardımcı olan ise, Hero‘nun her gece ona tuttuğu meşalenin ışığıdır.
Bu uzun süre böyle devam eder. Ta ki Hero‘nun Leandros‘a yolunu bulması için tuttuğu ışık bir fırtına sonucu sönene kadar. Fırtınalı ve rüzgarlı günde genç aşıklar yine birbirine kavuşmak isterken, sonsuza kadar ayrılırlar. Hero’nun meşalesinin sönmesi üzerine yolunu kaybeden Leandros, fırtınalı denizde kaybolur ve sabah cansız bedeni kıyıya vurur.
Leandros’un ölümünü öğrenen Hero, sevgilisini öldüren suya kendini bırakarak intihar eder.

Yılan Kehaneti
Bizans döneminde, İmparator’un çok istediği olmuştur ve bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Bu prensesin doğumu, her yaş günü ülkede şenliklerle ve büyük mutluluklarla kutlanmıştır.
Kızı büyümektedir ve İmparator’un hedefi kızını başa geçirmektir. Ülke yönetimini en değerli bilginlerden öğrenmesi için ülkenin ileri gelen devlet adamlarını toplayıp ona dersler verdirmiştir.
Fakat bu bilginlerden birisi, bir gün İmparator’un huzuruna çıkarak bir kehanetten bahsetmiştir. Kehanet ise; prenses 18 yaşına girmeden bir yılan tarafından sokularak ölecektir.
Bunu duyduğunda kahrolan İmparator ilk başta çok sinirlenir ve inanmak istemez. Fakat zaman geçtikçe korkusu ağır basar ve bir çözüm yolu düşünür. Denizin ortasında, bir adada korunaklı bir kule inşa ettirir ve kızını oraya göndertir. İmparator’a göre bu kulede yılanlar kızını bulamayacaktır.
Ama hiçbir şey istenildiği gibi gitmemiştir. Prenses tam 18 yaşına girdiğinde, kuleye gönderilen üzüm sepetlerinin içerisinden çıkan bir yılanın sokması sonucunda hayata veda eder.
Bu duruma çok üzülen İmparator kızını toprağa gömmez. Çünkü yılanların orada da prensesini rahat bırakmayacağını düşünür. Cesedi mumyalatarak, pirinç bir tabuta koydurur. Ayasofya‘nın en yüksek yerine yerleştirir. Kızının burada rahat edeceğini düşünür. Fakat söylenen bir efsaneye göre, prensesin tabutunda iki tane yılan deliği vardır.

Son Olarak…
İstanbul’un göz bebeği; Kız Kulesi efsaneleri bu kadar ile sınırlı değildir. Battal Gazi hikayesi, Yunan liderinin anısı gibi birçok söylenti vardır. En çok duyulanlar ise yukarıda bahsettiğimiz iki efsanedir. Her efsanede mutlaka bir kadının ölümüne sebep olduğu için “Kız” Kulesi denmektedir.
“İstanbul’un İncisi: Kız Kulesi Efsaneleri” başlıklı yazımızın sonuna geldik. Bizleri Instagram ve Twitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!
Kaynakça
- Bizans Tarihi Notları
- Sanat Tarihi Notları
- blog.flypgs.com
Bir cevap bırak