Bilim-kurgu severlerin dikkatini çekecek Into The Night dizisi geçtiğimiz günlerde Netflix’te yayımlandı. Bu dizinin teması, oyuncuları, içerideki hiyerarşi eminim izleyenlerin dikkatini çekmiştir. Öncelikle bu diziyi izlemeyenler için ufak bir anlatıp izleyenlerle birlikte spoilerlı incelemeye geçebiliriz.
Into The Night – Spoilersız
Into The Night, 1 Mayıs 2020’de 6 bölüm şeklinde Netflix tarafından yayımlandı. Dizinin ana teması güneş ışınlarının insanlara artık zarar vereceği ve geceye doğru gitmenin gerekliliğini içeriyor. NATO’da çalışan bir askerin uçağı (güneşten) kaçırmak için kaçırmasıyla dizi başlıyor.
Buradan çıkamazsak güneş doğunca hepimiz öleceğiz!
Dizinin ana dili Fransızca. Arada İngilizce de konuşuyorlar. NATO görevli bir askerin güneşten kaçırmaya çalıştığı uçakta ise birçok etnik kökenden insan var. Bu yüzden ırkçı söylemler, gerilme anları olabiliyor. Into The Night dizisini izlemek hem bir grup içinde insanların nasıl davranışlar sergiledikleri görmek açısından hem de liderlerin davranışlarını gözlemlemek açısından çok keyifli olacaktır. Ben açıkçası The 100 gibi dizileri izlediğimde sosyal psikolojik olarak da ele almaya çalışıyorum. Sonuçta gerekli durum ve koşulların sağlandığında insan davranışının neye dönüşeceğini, ahlaki normların ne kadar geçerli olacağını kimse önceden kestiremiyor. Bu tip diziler kimi zaman “O insan kötü müydü?” gibi sorular sordursa da asıl amacın yaşamak olduğu bir durumda ahlaki normların ne kadar geçerli olup olmayacağını da düşündürüyor. Böyle bir bakış açısı takınıp diziyi izleyebilirsiniz.
Sadece bu bakış açısı olmadan dizinin konusu ve işleyişi de sürüklüyor. 6 bölümü bir film gibi düşünüp art arda da izleyebilirsiniz. Umarım keyif alırsınız, şimdiden iyi seyirler!
Into The Night – Spoilerlı

Eğer diziyi izleyip tekrar bu yazıya döndüyseniz aklınızda birçok soru işareti oluştuğunu varsayıyorum. Bende de öyle olmuştu. Tabii insan diğer dizilerden referans alarak bir sonraki sezonlarda “Acaba bu kadar sürükleyici olur mu?” diye de düşünüyor. Bana güven veren nokta bu dizi için şu oldu: 6 bölüm tamamen uçakta geçti ve bizi şaşırtmak için ekstra bir kurgu eklenmemişti. Gayet yerinde bitti sahneler. Senarist farklı olma çabası gütmemiş gibiydi. Zaten konu oldukça ilgi çekiciydi.
Bazı sahneler abartı olarak tanımlanabilir belki özellikle teknik kısımlar. Uçağın uçuruluşu ya da uçakta oluşan hasarlar olsun. Bunlar ayrı ayrı tartışılabilir. Teknik olarak bir bilgim olmadığı için dikkatimi çekmedi o kısımlar ama uçağı indirme kısmı belki ilk deneme için bu kadar başarılı olmayabilirdi. Üstelik bir YouTube videosu ile! Yine de kurgusundan dolayı devam etme motivasyonum oldu.
Into The Night’ın ilk sahnelerinde düşündüğümüz şeylerden biri acaba bu söylem yalan olabilir mi olmuştu. Pilot da bunu düşündü ve ilk olarak psikoz atağı olabilir diye ona karşı koymak istemedi.
Terenzio’nun halüsinasyonlar görmesi, düşüncelerinin mantıklı olmaması bunu düşündürmüştü ona. Sonrasında aldıkları haberlerle güneşin artık eski güneş olmadığına inanmaya başladılar.
Bu durumda bazı karakterler olaya, özellikle Mathieu ve Jakub, oldukça şaşkın ve tepkiliydi. Güneş sevdiklerini de öldürecekti hatta ölmüş de olabilirlerdi. Dizinin bir güzel yanı da karakterlerin oldukça farklı görüşlerde olması, farklı tepkiler vermeleriydi. Ben askerlerin uçağa binmesini sonra onları uçaktan nasıl uzaklaştıracaklarına dair kararlar alınması kısımlarını da sevdim. Ufak çaplı bir demokrasi (!) örnekleri vardı. Ayriyeten spoilersız incelemede de değindiğimiz gibi grup içindeki çatışmalar, alınan kararlar olsun normalde o insanın karakterine çok ters de olsa onu yapmalarını gerektiriyordu.
Dizideki Türk Karakter

Sözünden etmezsek olmaz tabii. Dizide Ayaz karakteri Türk’tü ve uçağa binme amacı çok farklıydı. Başta İtalyan Terenzio ile çekişmelerine tanık olduk. Oldukça ırkçı söylemleri vardı Terenzio’nun. Belki Netflix’in ütopik evreninde olunmasa çoğunluk da bu söylemlerde olabilirdi ama bir şekilde ırkçılığa dair güzel değinmeler de olmuştu. Aslında öne çıkan ırk değil de her birinin taşıdığı ayrı karakterlerdi. Bu açıdan dizideki Türk karaktere ya da İtalyan karaktere herhangi bir tepki gösterme gereksinimi de duymuyoruzdur. Oyunculuğunu oldukça beğendim ben Mehmet Kurtuluş’un. Belki çalışmalarına bakabilirsiniz buradan.
İntihara Meyilli Birinin Lider Olması

Dikkatimi çeken bir diğer karakter Sylvie olmuştu. Slyvie, uçmadan önce sevgilisinin ölümü ile yıkılıyor ve intihar etmek için aslında uçağa biniyordu. Tabii uçakta pilotlukla ilgisi olan tek kişi olduğu için bir sorumluluk kazanmış oldu. Belki de yaşamaya dair bu motivasyonu ancak bu şekilde kazanabilirdi. Mantık hatası ya da intihara meyilli birinin böyle yapması saçma diyemeyiz. Fark ettiyseniz intihar etme kararını sevgilisinin ölümünden sonra alıyor. Bunu bir “yas” tepkisi olarak da değerlendirebiliriz. O öldüğü için ve onu çok sevdiği için kendi benliğini bir anlamda öldürme isteği içinde oluyor. Hayatında başka birinin olmaması da bu kararı verdirmiş olmalı. Uçakta ise birçok insanın, özellikle oradaki çocuğun, hayatını ellerinde hissetmesi bir güç kazandırmış olacak ki devam ediyor. Üstelik liderlik de yapıyor. Zaten son sahnede Terenzio’yu geride bırakması bunu oldukça kanıtladı. Bilmiyorum sizler neler düşündünüz bu karakter hakkında? Sizce bir sonraki sezonlarda da pes etme girişimleri olur mu ya da bağlanacağı yeni “o” Jakub olabilir mi?
Değişik bir yaşam mücadelesine tanık olduğumuz bu diziyi ben keyifle izledim. Bakalım gelecek sezonlarda neler olacak.
Bir cevap bırak