Günümüz Edebiyata

Okul-ev, ev-okul diyen öğrenciler bunların yanında ev-iş, iş-ev diyen anneler babalar ve hayata yeni atılmış çırpınan gençler 10 dakikanız var mı? Umarım vardır, haydi o zaman “Günümüz Edebiyata” diyelim.

günümüz edebiyata

Konu: Aşk, Kalp kırıklığı, Terk ediliş

Geçen yine bir sanatçının sözlerine denk geldim, durdum ve okudum. Gençlerin hiç kitap okumadığından bahsediyor ve eleştiriyor. Geçen bir sanatçının daha sözlerine denk geldim, tesadüfün bu kadarı ki o da bu neslin hiç ama hiç kitap okumadığından bahsediyor. Durur muyum hemen tebessüm ettim. Evet bu gençler öyle kitap okuyor ki, öyle eserleri okuyor ve günümüz edebiyata yorumluyor ki tahmin dahi edemezsiniz. Sadece az okuyor, okurken zorlanıyoruz. Çalınan zamanlarımıza göz ucuyla bakıp okuyamadığımız kitapları düşünüyor, biriktirmemiz gereken miktarları hesaplıyoruz. Zamanı geldiğinde mutlulukla kitapçıya uğruyor ve içimiz ürpererek heyecanla ilk sayfayı açıyoruz. Sanata dair sahip olduğu özelliklere lafım hiç mi hiç yok ama yazdığı eser aşk, kalp kırıklığı, terk ediliş gibi konuları kapsıyor. Ve kitap okuyan bu gençlik kusura bakma ama günümüz edebiyatında sana ve senin gibilere hiç ilgi duymuyor maalesef sayın yazar.

Bu gençlik “en çok okunanlar” listesine bakıyor, “çok satılanlar” da kendilerince en ilgi çekici kitaplarını seçip okuyor. O yüzden herkesin elinde bir Sabahattin Ali, biraz Stephen Zweig, Tolstoy ve Goethe bulunuyor. Ve bu gençler biliyor ki edebiyat hayatın her disiplinin de tüm aidiyetiyle bulunuyor. Bazen doğayla çıkıyor karşımıza bazen bir dergi kapağında. Bazen hiç beklemediğimiz bir an da bir kuple şiir ile karşılıyor bazen de spora dair yazılmış bir deneme yazısıyla. Bir heyecanla duruyor, soluksuz okuyoruz. Yeni ve capcanlı yazarları keşfediyor ve başarısına ortak, sevincine paydaş oluyoruz.

günümüz edebiyata

Stoik ol, Epiküryen yaz!

Saf umutlar ile yola çıkmış yeni kalemler, biraz belgesiz savlar, aldatıcı ön yargılar ile karşımıza çıkıyor. Bazen yazdıklarıyla dergilerimizi daha derine kök salarak ayakta tutuyorlar. Konu üzerine Hemingway‘ın bir sözü karşılıyor bizi: “(…) İyi yazma dekorasyon değil, mimarlıktır.” Edebiyatı bir evin içine sokmamış ve iletmiş; evin içine aldığın eşyalar, boyadığın renkler önemli değil; önemli olan o evi nasıl yarattığın, elindeki malzemeyi hangi şart ve durumlar da kullandığın, kullanmaya çalıştığın. Sayın yazarım sana bir soru sorabilir miyim?

günümüz edebiyata
Günümüz Edebiyata

Acaba Hemingway‘ın yazma üzerine kitabını okumuş muydun? Okumadıysan daha yola çıkamamışsın demektir. “Öncelikle yetenek olmalı. Hem de büyük bir yetenek. Sonra disiplin olmalı, sonra ise olasılıkları kucaklayan bir kavrayış ve taklitçiliği önleyecek katışıksız bir bilinç gerekli.” der. Ve ekler: “Kişisel trajedini unut. İncindiğin zamanda acınla sahtekarlık yapma, kullan onu. Bir bilim adamı tarafsızlığıyla yaklaş…” Acın kimsenin ilgisini çekmeyecek. Yaşadığın hüznü kimse görmeyecek ve mutluluğunu kimse sade haliyle paylaşmayacak. Senden öyle bir anlatış isteyecekler ve biraz ilgi, biraz heyecan isteyecekler ki en çaresiz kaldığın anı yaşayacaksın. Yeri gelecek öyle eleştirileceksin, üzülecek ve başını koluna dayayacaksın ki…

İşte o an bittin genç dostum. O an her şey yeniden başlıyor olacak. Yola yeniden çıkıyor ve yeniden yazıyor olacaksın. O ilk heyecanın olmayacak, kalemi eline aldığında dünyaları kaldırıyormuş hissiyle değil; duygularının verdiği hazzı hissedip, gözlemlerinin sırtında verdiği ağırlığı kaldırıyor olacaksın.

Ve unutma Dostoyevski Sibirya’ya sürgün edilince Dostoyevski oldu. Sevgi ve hoşgörü ile sağlıcakla kalın…


Vedat Yıldırım
Benim düşünceme göre diyen, anca anca okuyan, edebiyat ve sanat meraklısı biri.