”(…) fikirlere kurşun işlemez.” Katı bir yönetime yönelik tek başına giriştiği ayaklanma sonucunda, kitleleri kendine çekerek amacına ulaşan bir karakterin hikayesini anlatan V for Vendetta filmi ile özdeşleşen bu repliğin metaforu gayet yerindedir. Tarih boyunca çoğunluğun, otoritelerin, tekel bir gücün dayattığı fikirlerden/dogmalardan sıyrılanların varlığı bilinmektedir. Nitekim birçokları bunu kendi hayatı pahasına yapmıştır. Tıpkı replikte sözü edildiği gibi onların cezalandırılması, öldürülmesi veya dışlanması o fikirlere en ufak bir zarar vermemiştir çünkü onlar gerçekleri savunmuştur ve gerçekler öyle ya da böyle dogmaları yerle bir etmiştir. Kuşkusuz bu duruma en iyi örnek çağlar boyunca egemen olmuş dünyanın konumuna yönelik, güneş merkezli evren modeli ve bu modelin bilimsel gerçeklerle savunulması olacaktır.
Aristoteles ve Kozmolojinin Kökenleri: Başlangıçta Güneş Merkeze Koyulmadı
Filozof Aristoteles Antik Yunan döneminin en ünlü filozoflarından birisidir. Çalışma alanları biyoloji, botanik, felsefe, mantık, kimya, etik, zooloji gibi ve daha fazla alana yönelik olmuştur. Köklü eseri olan Metafizik adlı eseri ”Bütün insanlar doğaları gereği bilmek isterler” diye başlamaktadır. Bu bağlamdan değerlendirildiğinde de, Aristoteles‘in yöneldiği alanların çokluğunun nedeni anlaşılabilmektedir.

Kendisinin birçok alana yönelik çalışmaları olmasının bir yana her çalışmasının doğru olduğundan söz edememekteyiz. Doğru olmayan noktalardan birisi de düşünmüş olduğu evren modelidir. Dünya üzerinde yaşayan bir canlı olarak, tahayyül ettiği durum dünya merkezli bir evren modeli olmuştur. Yedi katmanlı ve evrenin merkezinin dünya olduğu olan bu model kendisinden sonra da çağlar boyunca egemen olmuştur.
Özellikle Orta Çağda kilisenin karşıt görüşlere yönelik savunmuş olduğu dünya merkezli evren modelinin temeli Aristoteles’in kozmolojisine dayanmaktadır. MS 100-170 yılları arasında yaşamış astronom Batlamyus (Klaudios Ptolemaios) yaptığı gözlemler ve çalışmalar sonucunda Aristoteles’in söz konusu bu modelini ”profesyonel bir tekniklikte” sistemleştirmiştir.
Copernicus, Kepler ve Galileo evrenin merkezinin dünya olmadığını, dünyanın günde bir kez kendi etrafında ve yılda bir kez güneşin etrafında döndüğünü kanıtlarken, Kutsal Kitabın yanı sıra Aristoteles’le de savaşmak zorunda kaldı.
Bertrand Russell – Batı Felsefesi Tarihi 1. Cilt (377.syf)
Nitekim bu evren modeli günümüzde elbette ki kabul edilen model değildir. 16. Yüzyılda Kopernik devrimi olarak anılan zamana gelene kadar asırlar boyunca bu evren modeli kilise tarafından da kabul edilince kutsal bir gerçek, bir dogma haline gelmiştir.
Güneş Merkezli Modele Yönelik Çalışmalar: Aristarkus ve Hypatia
Aristoteles’in dünya merkezli evren modelinin çok fazla rağbet görmesinin bir diğer sebebi ise Aristoteles’in ünü diyebiliriz. M.Ö. 310-230 yılları arasında yaşayan Sisamlı Aristarkus isimli gökbilimci ise, evrenin merkezinin güneş olduğunu, dünyanın güneş etrafında döndüğünü savunan insanların ilk temsilcisi olarak bilinmektedir. Buna rağmen Aristoteles ve Batlamyus’un öne sürdüğü dünya merkezli evren modeline kıyasla, Aristarkus’un evren modeli rağbet görmemiştir.

Ancak Aristarkus’un güneş merkezli modeliyle ilgilenen başka bir değerli isim bulunmaktadır. Düşünce özgürlüğünü savunan ve bu uğurda taşlanarak, derisi soyularak öldürülen kadın filozof, gökbilimci İskenderiyeli Hypatia. Kendisi, yaşadığı dönemde hakim olan Batlamyus’un evren modelinin doğruluğu konusunda çalışmalar yapmıştır. Elimizde tam bir kaynak olmamakla birlikte, daha sonradan Kepler’e atfedilen gezegenlerin eliptik biçimde dönüşüne yönelik kuramın, Hypatia’nın çalışmaları arasındaki keşiflerden biri olduğu da söylenebilmektedir. Kendisinin varlığı ve ölümü tarihsel süreç içinde düşünen, sorgulayan ve araştıran azınlığa, bilgiye karşı takınan acımasız tutuma en iyi örnektir.
Güneş Merkezli Evren Modelinin Yükselişi: Kopernik Devrimi
Hypatia dünya merkezli evren modelini sorgulayanlar arasında olsa kelimenin tam anlamıyla ”fitili ateşleyen” Kopernik olmuş, asırlar boyunca egemen olan görüşe inanılmaz bir darbe getirmiştir. 1473- 1543 yılları arasında yaşayan Kopernik esasen bir astronom değildir. Entelektüel birikime sahip din eğitimi almış bir rahipti. Astronom olmamakla birlikte yapmış olduğu gözlemler, güneşin merkezde olduğu ve dünyanın güneşin etrafında dönen sıradan bir gezegen olduğunu varsayan bir sistem kurmasına neden oldu.

Ancak böylesi bir keşfin duyurulmasının inanılmaz büyük etki yaratacağını biliyordu. Çünkü bu keşif kelimenin tam anlamıyla asırlar süren hakikat ve kutsal kabul edilen görüşe karşıydı. Dolayısıyla da batının o anki atmosferini değerlendirdiğinde çekinerek, keşfini anlattığı eserine ön söz olarak ”kitapta söz konusu durumlar varsayımdır” ibaresi koymak zorunda kaldı. 1543 yılında eseri yayımlandığında kendisi de aynı yıl hayatını kaybetmiştir. Kendisinin bilimsel keşfi ise ölümlü bedenini aşmıştır. Kendisinden sonra gelen ve onun bu keşfini miras alanlar, araştırmalarını bu doğrultuda ilerletmeleri ile birlikte, yavaş yavaş dünya merkezli evren modelinin sonunun gelmesine katkı sağladılar.
Öğrendikleri Çerçevesinde Geleneksek Öğretiyi Sorgulayan Filozof: Giordano Bruno

Tıpkı Kopernik gibi kendisi de astronom olmayan bir filozof, Dominiken tarikatında keşiş olduğu yıllarda Kopernik’in eserini okumasıyla birlikte ona öğretilenlere yönelik kendi içinde sorgulamaya yöneldi. Giordano Bruno aykırı kişiliğe sahip ve neredeyse bulunduğu her yerde en az bir kişiyle zıt düşen bir filozoftu. Kendisi bir astronom olmamakla birlikte, sonsuz bir evren tahayyül etmiştir. Sonsuz evren modeli özellikle o dönemde dikkatleri çeken bir açıklamadır çünkü Kant’tan, Descartes’a kadar birkaç filozof veya gökbilimciler bu konuda tamamen bir şey söylemekten kaçınmışlardır. Onlar evrenin sonsuz olup olmayacağının bilinemeyeceğini düşünmüşlerdir.[1]
Bruno ise evrenin sonsuzluğunu hararetle savunmuştur. Kopernik’in güneş merkezli evren modelini ve kendi sonsuz evren modelini Avrupa’da gittiği her yerde anlatmış, Aristoteles kozmolojisine savaş açmıştır.
Bruno aklın ve inancın karşı karşıya geldiği yerde sorgulayarak anlamayı seçen ve neye mal olursa olsun bu yaklaşımından vazgeçmeyen bir filozoftur.
Fırat İlim – Düşünceleri uğruna ölüme giden ”sakıncalı” filozof (5.syf)
Filozof Bruno egemen olan görüşe karşı sorgulayanların en önemli temsilcilerindendir. Kendisi 1600 yılında yakılarak öldürülmüştür. Bu cezasının arkasında yatan sebepler daha çok dine olan saygısızlık olarak bilinmektedir ancak yine de, güneş merkezli modeli savunmanın bir ceza olduğunu, kutsala saygısızlık olduğunu en ünlü astronomlardan Galileo Galilei ve engizisyon mahkemesinde yargılanmasıyla bilmekteyiz.
Bilimin, Fiziğin ve Astronominin Babası: Galileo Galilei

İsmi yargılanması ile birlikte her daim anılan yaşamış en önemli astronomlardan Galileo Galilei, yalnızca Kopernik’ten miras aldığı güneş merkezli evren modelini savunmakla kalmamıştır. Astronomiye, fiziğe ve tabii ki bilime dair birçok katkısı bulunmuştur. Dünyanın güneş etrafında olan dönüşünü sıkı bir şekilde savunması da yargılanmasının asıl sebebidir. Engizisyon mahkemesinde fikirlerini değiştirmesi, bir nevi sapkın kabul edilebilen ve İncil’e karşı gelen bu düşüncelerden vazgeçilmesi istenmiştir.
Galileo savunmalarında bu düşüncelerinin İncil’e karşı gelmediğini Aziz Augustinus‘a yaptığı atıflar çerçevesinde söylemişse de savunmaları sık sık yeterli bulunmamıştır. Yaşadığı dönemde, birden fazla kez ve her biri farklı yıllarda olmak üzere yargılanan Galileo’nun en son yargılanmasında da, mevcut eserlerinin ve gelecekte de yazılacak eserlerin yasaklanması kabul görülerek ev hapsine çaptırılmıştır (1633). 1642 yılında da hayatını kaybeden Galileo, bilim tarihinde özel bir yer edinmiştir.
Kopernik, Kepler, Galileo veya bu yazıda adını anamadığım bir sürü astronomlar eşliğinde de dünya merkezli evren modeli ömrünü yitirmiştir. 1643 yılında doğan Newton, ”Eğer daha uzağı görebiliyorsam bu, benden önceki devlerin omuzlarında durduğum içindir’‘[2] diyerek kendisinden önceki bilim insanlarına atıfta bulunmuştur. Newton ile birlikte de fizik ve astronomi inanılmaz bir sıçrama yaşamış ve ondan sonra da artarak devam etmiştir.
Sonuç Olarak
Çağlar boyunca egemen hale gelmiş en köklü dogmalardan biri olan dünya merkezli evren teorisinin yenilgisi, bilimin en önemli zaferlerinden biridir. İnsanın sorgulama dürtüsünün, keşfetme dürtüsünün ve gerçeğe olan arzusunun kurumların, tekellerin, güçlerin de ötesinde olduğunu etkili bir biçimde kanıtlamıştır.
Kopernik devrimi ve o devrimin başlattığı süreç bu düzeni kırdı ve Batı’da yeni bir insan türünün doğmasına neden oldu: Her konuyu sorgulayabilen, kuşkucu, geleneksel düşünce ve dogmalardan kendini arındırmış, yürekli aydınlar.
Metin Hotinli – 50 Soruda Büyük Patlama Kuramı (24.syf)
Dipnotlar
- [1] Bilim ve Gelecek Kitaplığı yayınlarından çıkmış olan 50 Soruda Büyük Patlama Kuramı kitabının yazarı Prof. Dr. Metin Hotinli, kitabına kozmolojiyi tarihsel bağlamında değerlendirerek başlamaktadır. Dolayısıyla da, kronolojik bir sıra izlemektedir. Descartes ve Kant’a ait olduğu iddia edilen görüşleri, Sayın Hotinli’nin kitabından almış bulunmaktayım.
- [2] Newton’a atfedilen bu alıntı yine Sayın Hotinli’nin kitabında 31.sayfada yer almaktadır. Aynı zamanda bu alıntıya dair bilgiye şu bağlantıdan da ulaşabilirsiniz: tr.wikiquote.org/wiki/Isaac_Newton
‘Güneş Merkezli Evren Modeli: Katı Dogmalar ve Kendini Düşünmeye Adayanlar’ adlı yazımızın sonuna geldik. Bizleri Instagram veTwitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!
Bir cevap bırak