Film dünyanın her yanında kitleleri kendine çeken, etkileyen hatta yönlendiren bir araçtır. Bu doğrultuda biz de evden çıkamadığımız şu günlerde filmin izini takip ederek Dünya’yı dolaşmaya karar verdik. Serimizin ilk yazısında beklenmedik başarısı ile dünyayı kasıp kavuran ve birçok başarıya imza atan Yeni İran Sineması hakkında konuşacağız ve bazı önerilerde bulunacağız. İyi okumalar ve izlemeler!
İran Sineması Tarihi
İran sineması başlangıcına gidecek olursak 1932‘ye, Lor Kızı’na gitmemiz gerekir. Bu film İran’ın ilk yerli filmi niteliğini taşır ve filmde İranlı oyuncular oynamış ve İranlı bir yönetmen yönetmiştir. Sesli ve Farsça olan bu filmde İranlı kadınların da rol alması Lor Kızı‘nın modernleşme faaliyetlerinde önemli bir adım olduğunu göstermektedir. Fakat İran sinemasının artık bir sanatçının elinden çıkmış gibi görünmesine neden olacak yeni dalga : The Cow (1969 – Dariush Mehrjuyee), Qaysar (1969 – Massoud Kimyayee), ve Calm in Front of Others (Naser Taqvaie) filmleri ile gerçekleşti. Artık İran sineması farklı bir aşamaya ulaşacaktı.

İran sinemasının bu büyük adımına İran Yeni Dalgası adı veriliyor. Bugün bahsedeceğimiz ise İkinci Yeni Dalga veya İran Yeni Sineması. 1970’lerde yapılanlar tartışmasız bir şekilde İran sinemasının önünü açmıştı fakat Amir Naderi’nin baş yapıtlarından The Runner (1984) ile İran sineması dünyanın ilgisini çekmeyi başarmıştı. Film Festival des 3 Continents’te gösterildiğinde herkesi etkilemeyi başarmış ve İran sineması’nın yeni dönemine öncü olmuştu.
Yönetmenler
Naderi’nin İran Yeni Sineması’nın başlangıcındaki önemli rolünden bahsettik. İran sinemasının bu yeni aşamaya geçişinde en az Naderi kadar etkili olan bir diğer isim ise kesinlikle Abbas Kiyarüstemi‘dir. The Runner’ın başarısından sonra Locarno film festivalinde Where is My Friend’s House? (1987) filmi ile dikkatleri toplayan Kiyarüstemi artık İran’da bilinen bir yönetmen olmaktan dünyaca ünlü bir yönetmen olmaya geçiş yapmıştı.

Bunun yanında Kiyarüstemi ile neredeyse aynı zamanda dünyaca fark edilmiş ve çok farklı bir stile sahip Makhmalbaf da İran sinemasının geleceğini önemli ölçüde etkilemiştir. Yaşanmışlıkları üzerinden eserlerini ele alan yönetmen Boycott, The Cyclist gibi birçok filme imza atmış ve birçok uluslararası başarı elde etmiştir. Makhmalbaf’ın Boycott filminin başrolü de şu an İran’ın en iyi yönetmenlerinden biri olarak bilinen Majid Majidi‘nin ta kendisidir. Ayrıca yönetmenin kızı Samira Makhmalbaf da ilk filmi The Apple’ı 1998’de Cannes Film Festivali’nde daha 18 yaşındayken tanıtmıştır.
Daha sonrasında Jafar Panahi’nin Venedik Film Festivali’nde ödül kazanması ve benzeri Yeni İran sinemasının gücünü kanıtlayan gelişmelerden sonra bir diğer yönetmen yükselişe geçmişti. A Separation filmi ile 2012’de en iyi yabancı film Oscar’ını kazanan ve 2016’da da aynı ödülü The Salesman filmi ile kazanan Asghar Farhadi, İran sinemasının ne kadar etkili ve başarılı olduğunu bir kez daha dünyaya gösterdi.
Bu Kadar Etkileyici Yapan Ne?
Peki İran sinemasının bu başarısının nedeni neydi? Öncelikle buna kesin bir cevap vermek mümkün değil. Nitekim ödüllerin verilişindeki nedeni açık bir şekilde bilmiyoruz fakat bu filmlerin insanı derinden etkilediğini söylememiz yanlış olmayacaktır. Bu filmleri etkileyici yapanın ise gerçekçilikleri olduğunu düşünüyorum. Nitekim Hollywood’un bizi alıştırdığı yüksek bütçelerin harcandığı görselliğin ön plana çıktığı filmlerin aksine bu filmler düşük bütçelerle çekilen ve senaryoya önem verilen filmler.

Bu filmler bazen İran’ın kırsal kesiminin fakir yaşamını anlatırken, bazen savaşı, bazen aileyi anlatıyor. Kısacası anlatmak istedikleri yaşamın gerçekleri ve aslında bizlerin günlük yaşantımızda yüzümüzü çevirmeye can attığımız gerçekler. Bu noktada insan gerçeği bu kadar çıplak ve çarpıcı bir şekilde yüzüne vuran İran sinemasından etkilenmeden edemiyor.
Bu sinemayı bu kadar değerli yapan bir diğer unsur da tarih boyunca baskılara ve zorluklara karşı çıkıp bu başarıyı elde edebilmiş olmasıdır. Nitekim İran’da sinema uzun bir süre boyunca propaganda amacının altında ezilmiş, film gösterimleri politik merasimlere dönmüştür. Aynı zaman da halk da sinemayı Farsi veya batıcı olarak yaftalamış, İranlı kadınlar filmlerde oynadıklarında ahlaksızlık ile suçlamışlardır. Tüm bunların altından kalkması da İran sinemasının bugünkü etkileyici halini almasında önemli bir etmendir.
Öneriler
Yeni İran Sineması üzerine bu kadar konuştuktan sonra size İran sinemasına meraklı olanların mutlaka izlemesi gerektiğini düşündüğüm birkaç filmi önermek istedim.
Bir Ayrılık (2011)

Yazının önceki bölümlerinde Asghar Farhadi’nin bu film ile Oscar kazanmış ve İran sinemasını bir kez daha dünyaya tanıtmıştı. Filmimiz evli bir çiftin çocuk, engelli baba gibi unsurlar çerçevesinde yurt dışına taşınma ihtimalini tartışmalarını konu alıyor. Bu aile dramı kültürel ögeleri, aile dinamiklerini seyirciye aktarmakta çok başarılı. İran sinemasına yeni giriş yapacaksanız bu filmle başlamanızı öneririm.
Kirazın Tadı (1997)

Abbas Kiyarüstemi’nin 1997 yapımı filmi Taste of Cherry ölmek isteyen bir adamın üzerine toprak atacak biri aramasını anlatıyor. Yalnızlığı, yabancılığı, intiharı çarpıcı bir şekilde ele almasının yanında film yaşam üzerine düşünmenize neden olacak. Hem yaşamın anlamsızlığını hem de güzelliğini ve yaşamaya değer olduğunu çok güzel bir şekilde anlatıyor Kirazın Tadı.
Serçelerin Şarkısı (2008)

Kızının işitme cihazını yenilemeye çalışan, deve kuşu çiftliği sahibi Karim’i anlatan film yine hayatın içinden ve yine hayatın gerçeklerini insanın yüzüne vuran bir film. İran sineması severlerin çekimlerini ve hikayeyi özellikle seveceğini düşündüğüm bu film Majid Majidi‘nin baş yapıtlarından biri.
Kaplumbağalar da Uçar (2004)

İran, Fransa, Irak ortak yapımı Kaplumbağalar da Uçar, Irak-Türkiye sınırındaki mülteci çocukların hikayesini anlatan film birçok temaya değiniyor, hepsinin de hakkını sonuna kadar veriyor. İzledikten sonra içinizin buruk, kalbinizin kırık kaldığı filmlerden biri olan Kaplumbağalar da Uçar filmi çocuk kavramının arkasında neler barındırabileceğini acı bir yoldan izleyiciye aktarıyor. Bu filmin kesinlikle daha fazla ilgi görmeyi hakkettiğini düşündüğüm için çok meşhur üç filmin yanına eklemek istedim. Umarım siz de bir şans verirsiniz.
‘Filmin İzinde Dünya: Yeni İran Sineması’ adlı yazımızın sonuna geldik. Bizleri Instagram veTwitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!
Bir cevap bırak