Cinsel İstismar: Failin Portresine Psikopatolojik Bakış -I-

Cinsel istismar, kurbanın fiziken ve manen sömürüldüğü, failinse bundan suçluluk duymadığı bir eyleme biçimidir. Genellikle bizim toplumumuz gibi geleneksel toplumlarda kurbanı suçlamak faili ise suçsuz, günahsız (!) olarak nitelendirmek ilk verilen tepkilerdendir. “Kadının o saatte orada ne işi vardır?”, “Kadın tek başına o adamla neden aynı odada kalmıştır?” gibi. Çocuğa karşı olan cinsel istismarlarda ise halktan farklı tepkiler gelmektedir. Haber programları daha bir ajitasyon ve daha bir kurbanı yüceltme yönünde bir tutum sergilemektedir.

Bilmeliyiz ki istismara verilecek tepkinin ölçütü ne kadın olması ne erkek olması ne de çocuk olmasıdır. Kötü olan bir şey tüm yönleriyle kötüdür. Bunun belirleyicisi olan bir şeyi öne süremeyiz. Bu sebeple medyanın yansıtmasını çok fazla dikkate almamak doğru olacaktır.

Özellikle spesifik bir fail portresi çizmek adına istismar haberlerinde elleri kirli, muhtemelen mavi yakalı olduğu öne sürülen bir fotoğraf sergilenir. Bu fotoğraf yaygın olan istismarcı profilini ifade eder: İstismarcıların kırsal kesimde olduğu algısı yaratılır. Aslında çizilen resim gerçekle çok da bağdaşık değildir. Ülkemizin her bölgesinde, her tip insanında bu istismarcı profilini görmekteyiz. Yazı için uygun görülen bu giriş kısmından sonra psikolojinin ışığıyla faile yönelik birtakım çıkarımlar yapılmaya çalışılacaktır. Linç kültürüne ve kurbana yönelik medyanın neler yaptığına dair izlenimler öne sürülecektir. Özellikle failin portresi çizilmeye çalışılarak istismarcıyı tanıma yolunda bir adım atılacaktır. Yazının amacı “aslında onun öyle olmadığı”na yönelik bilimsel bir çerçevede bir anlatım takınmak, aynı zamanda bir seri şeklinde bunu detaylandırmaktır. Umarım hep birlikte bilinçlenebiliriz.

İstismar nedir?

Bilmekteyiz ki istismar sadece cinsel anlamda gerçekleşen bir eylem değildir. Türk Dil Kurumu (TDK) tanımıyla istismar, “birinin iyi niyetini kötüye kullanma”dır. Bu kötüye kullanma her anlamda olabilmektedir. Cinsel istismar ise başta da tanımladığımız gibi kurbana yönelik fiziki ve manevi sömürü biçimidir. Kurbanın bütünlüğüne yönelik bir saldırıdır. Tamamiyle onu fiziken ve manen yıkma yönünde bir girişimdir. İstismar esnasında kurbanın kendini çaresiz hissetmesi amaçlanır. İstismar tanımında bir de failin suçluluk duymadığını yazmıştık. Fail bu eylem sırasında kurbanın acı çekmesinden suçluluk duymadığı gibi aksine zevk de alır. Belki kendi anlatımlarıyla pişman olduğunu söyleyebilir ama gerçekten vicdanen pişman olduğuna inanmak yanlış olur (Herman, 2019). Peki fail neden pişman olmaz? Empati eksikliği failin portresinde gizli midir? Psikoloji bu konuda ne demektedir?

‘Karşınızdaki insanın sosyopat olduğunu nasıl anlarsınız?’ üzerine bir yazı yazmayı amaçlamıyorum. Aslında daha çok bunun psikopatoloji boyutuyla baktırmayı amaçlayan bir dizi bilgiyi sizlerle buluşturmak amacım. Bu sebeple gelin gözlüğümüzü popüler bilimden değil de bilimden yana kullanalım ve antisosyal kişilik bozukluğuna (bilimsel) bir bakış atalım. Bu noktada bir parantez açmakta yarar var. Amacım failliği meşrulaştırmak, “hastalaştırmak” değil. Psikolojinin amacı daha çok normalin dışında olan bu davranış biçimlerini kavramlaştırıp nitelemektir. Unutulmasın ki fail bu davranışları yaptığı için antisosyaldir. Antisosyal olduğu için bu davranışları yapmaz. Tıbbi hastalıklarda hastalıktan dolayı bir eyleme biçimi vardır ama psikoloji bunun tam tersidir. Aradaki farkı muhtemelen anlamış olacaksınız. Ben de bu açıdan bakarak size failin davranışlarının inşasını anlatmaya çalışacağım. Özellikle çok fazla merak edilen bu tip davranışların doğuştan mı geldiğini yoksa çevreden mi kaynaklandığını farklı bakış açılarıyla anlatmaya çalışacağım.

Antisosyal kişilik bozukluğu nedir?

Psikolojide her ne kadar psikopatolojik rahatsızlıklar çözümlenebilir nitelikte olsa da kişilik bozuklukları öyle değildir. Daha çok insanın kişiliğine işlediği için iki haftadır ya da altı aydır gibi devam eden bir süreçten bahsedemeyiz. İki hafta, altı ay diye örneklendirmemin sebebi genelde bir danışana tanı koymak için geçmesi beklenen sürelerden kaynaklıdır. Tabii bu süreler her hastalık için farklılık gösterecektir. Kişilik bozuklukları ise danışanın kendini bildi bileli hissettiği bir şeydir. Kendini tanımlamasından, davranışlarından yola çıkılarak o danışanda (varsa) bir kişilik bozukluğu tanısı koyulabilir. Tanı koymak için önemli bir kriter de danışanın erken yetişkinlikten (15 yaş öncesi) beri semptomlarını yaşıyor olmasıdır (Morrison, 2017).

Antisosyal kişilik bozukluğu olan insanların davranımlarında insanlara ve hayvanlara karşı (dürtüsel) saldırganlıklar görülür. Bu saldırganlıkları planlı değil de dürtüsel gerçekleştirirler. Yakalandıklarında ise herhangi bir pişmanlık duymadan özür dileyerek hayatlarına devam ederler (Morrison, 2017). Anlayacağımız üzere dürtüsel saldırganlıkların empati yoksunluğundan ötürü bir pişmanlığı da söz konusu olamaz. Kurbanla empati kuramayan fail, saldırganlığını da artıracaktır. Peki ağır şiddet uygulayan bu AKB geliştiren kişilerin aile yapıları nasıldır? Bu tip kişilik bozukluğu geliştirenlerin ailelerinde de yine şiddet uygulayan ebeveynler, akrabalar çok fazla yaygındır. Kuvvetle muhtemel çocuk bu şiddeti aileden görmüş olacaktır ki nasıl uygulanacağını da biliyor olsun. Özellikle aile tarafından ihmal edilmişse, kişisel gelişimi ketlenmişse çocukta AKB geliştirme olasılığı da artıyor olacaktır (Erdem ve ark., 2010). Doğuştan bir şiddet uygulama davranışıyla gelmiş olamaz ki zaten doğuştan gelen özellikler refleksiftir. Yani belli başlı emme gibi doyuma dayalı davranışlardır. Bu sebeple şiddetin doğuştan geldiğini söylemek mantıksız olacaktır.

Albert Bandura’nın geliştirmiş olduğu Sosyal Öğrenme Kuramı da tam olarak bir önceki paragrafta değindiğimiz öğrenme üzerinedir. Çocuk, çevresindeki insanlarla etkileşim hâlindedir ve onlardan birtakım davranışları görerek taklit yoluyla öğrenir (Bandura’dan aktaran Gürel, 2014). Özellikle aşağıdaki videodan da göreceğiniz üzere medyanın da bu konuda büyük bir payı vardır. Bandura’nın ifadesiyle algımızda, değerlerimizde, acıma duygumuzda medya büyük bir gücü elinde bulundurmaktadır. Bu sebeple çocuk ya da yetişkin, yakın temaslarından öğrendiklerini medya sayesinde izleyerek de öğrenebilmektedir.

AKB üzerine yapılan adli vaka incelemeleri de göstermiştir ki kişiler suç işlediklerinde planlı ya da plansız davranmışlardır. Aynı zamanda dürtüsel hareket etmişlerdir. Sosyal hayatlarında bir düzen tutturamamış, geleceğe dair plan kurmaktan kaçınmışlardır. Ailelerine karşı şiddet eğilimindedirler (Kendi ve ark., 1998). Bu sebeple bu tip kişilerin ortak özelliklerinden yola çıkarak bir tanımlama getirmek mümkün olacaktır. Tabii her istismarcı için AKB diyemeyeceğimiz gibi her AKB geliştiren insana da istismarcı dememiz mümkün değildir. Bu yazının ikinci kısmında başka bozukluklara da değinerek istismarcı profilini irdelemeye devam edeceğim. Bu yazının daha çok antisosyal kişilik bozukluğu üzerine olduğunun farkındayım ama istismarcı profilinin büyük bir kısmını bu bozukluk ifade etmektedir. Dikkat edilmesi, araştırılması gerekmektedir. Ayrıca bir sonraki yazıda sizlere birtakım katil profilleri de getirmeye çalışacağım. Umarım faydalı olmuştur ve olacaktır.

Kaynakça

ERDEM, M., ÖZDEMİR, B., ÇELİK, C., BALIKÇI, A., TÜRKER, T. & ÖZMENLER, KN. (2010). Antisosyal Kişilik Bozukluğu Olgularının Şiddet Suçu Niteliğine Göre Mizaç ve Karakter Özellikleri, Klinik Psikiyatri, 13:113-118.

GÜREL, R . (2014). Sosyal Pekiştireçlerin ve Model Davranışlarının, Çocukların Ahlaki Yargılarının Şekillenmesindeki Etkisi (Bandura Örneği). Değerler Eğitimi Dergisi, 12 (28), 101-119. 

HERMAN, J. (2019). Travma ve İyileşme, (T. Tosun Çev.) İstanbul: Literatür Yayınları.

KENDİ, Ö., BOGENÇ, A., BİLGE, Y., ACAR, K. & TUNALI, İ. (1998). İki Antisosyal Kişilik Bozukluğu Vakasının Adli Tıp Yönünden Değerlendirilmesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı:1-4, 47, SS: 163-170.

MORRİSON, J. (2017). DSM-5’i Kolaylaştıran “Klinisyenler İçin Tanı Rehberi”. (M. Şahin Çev.) Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.  


Nida Nur Yağız
Araştıran, öğrenen ve aktarmayı seven; bilginin paylaşılması gerektiğine inanan biri. İletişim için: [email protected]