”Çiçekli Şiirler Kadını: Didem Madak Şiirleri” yazımıza hoş geldiniz. Kendi deyişiyle ”kangurular gibi şiirlerini karnında taşıyan”, çiçekli şiirlerin kadını olan ve Didem Madak Şiirleri adı altında alıntı yapacağımız Didem Madak kimdir? Önce buna değinelim.
Pulbiber Mahallesi Sakini Didem Madak
Didem Madak, 8 Nisan 1970 tarihinde dünyaya geldi. Madak, henüz 13 yaşında annesini kaybetti ve şiirlerinde yaşadığı bu trajik hadisenin etkisini gözler önüne serdi. Üniversite sınavına girdiği ilk yıl Ege Üniversitesi Biyoloji Bölümünü kazandı fakat maddi sıkıntılardan dolayı çalışmak zorunda kaldı ve okulu bıraktı. Ardından yeniden sınavlara hazırlandı. Bu kez aynı üniversitenin hukuk bölümünü kazandı. Babasıyla olan çatışmaları sebebiyle birinci sınıfın ardından kaydını dondurdu ve 19 yaşında evlendi. Yaklaşık dört sene kadar evli kaldıktan sonra boşandı ve yarım bıraktığı hukuk eğitimini 2000 yılında tamamladı. Stajyer avukatlık yaptığı esnada tasavvufla tanıştı ve şiir yazmaya başladı.

2006 yılına geldiğimizde Timur Çelik ile ikinci evliliğini yaptı. Bu evlilikten bir kız çocuğu dünyaya geldi. Kızının adına, küçük yaşta kaybettiği annesinin ismi olan Füsun‘u verdi ve şiirlerinde de bu isme epey dokundu. Çiçekli şiirlerin kadını olan Didem Madak, 2010 yaşında kolon kanserine yakalandı. Bir yılı aşkın süre bu hastalıkla mücadele etmesine rağmen henüz 41 yaşındayken annesiyle aynı kaderi paylaştı ve 23 Temmuz 2011 tarihinde hayata veda etti. Gelin şimdi Didem Madak şiirleri alıntımıza geçelim.
Didem Madak ardında üç tane şiir kitabı bıraktı;
- Grapon Kağıtları, 2000
- Ah’lar Ağacı, 2002
- Pulbiber Mahallesi, 2007
Dikişli Şiirlerinden 20 Alıntı

20.
Saçlarımın ucundan başlıyor artık kırılma Kelimelerin tadına bakıyorum Zehrinden korktuğum acı kelimeler yutuyorum yanlışlıkla. Kahverengi bir delik açıyor sayfanın ortasında Elimde tuttuğum sigara Ucu olmayan dize yakışıyor şiire.
19.
İç ses, diye söylendim Ve ah dedim sonra, Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim.
18.
Vasiyetimdir: En güçlülerden seçilsin Beni taşıyacak olanlar. Ahtım olsun, Yükleri ağırlaşsın diye iyice, Tabutumun içinde tepineceğim.
17.
Cesaretim bir süredir gözaltında İhzar müzekkeremi kendim yazdım Tehlikeli sayılmam artık. Kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum Onu orada Beş parmaklı bir çınar yaprağı gibi unuttum.

16.
Biri başımdan aşağı pırıltılarla dolu bir sözlüğü boşaltmış gibi Beni sevince kıpırdayan her şiiri Kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum.
15.
Keşke yağmura biraz daha yakın dursan Kedilerin gıdılarına dokunsan Keşke biraz illegal olsan Aylâ Abla. Hayatıma kâkül kessem, cinayetler işlesem Bana yakışır mı Aylâ Abla?
14.
Sonra gittin. Birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.
13.
Bıçağın ucuyla kazımak aşkı fazla kızardığında. Söyleyin ateşe, Ruhunu üflemesin benden gayrısına. Çiçek silindi bu sabah ellerimi yıkadığımda ''Ellerim bomboş...'' Kötü şiilerden koru beni Tanrım Amin!

12.
Hayata söyleyin bundan sonra gitsin Anlamını masallarda arasın Hay! Ben sizin ruhunuza çiçek aşısı yapayım da çiçekler açsın ruhunuz.
11.
Neden sen böyle çocukluk resmiydin kalbim? Kendime alıştım bodrum katlarında Artık bir karanlık bağımlısıyım. Kezzap attı yüzüme sokak lambaları Tenekeden bir aydınlıkla kestim Hayatla ilgili bütün bağlarımı Hazırım ben Bir anne ismine bağlamayı her şeyi: Füsun...
10.
Kurşun kalemin hatrına beni anla Razıyım uçsun bu şiir silgi tozlarının kanatlarında. Toprağın seviyesine ineceğim Anlamalı beni mezarım da Bir uyağa takıldım, düşmeye razıyım Artık beni anla.
9.
Arsenik ses renkleri ecza dolabında saklambaç oynarken Yaraların sarılmayan kısmında patlardı flaşlar. Tilkilerimin kuyrukları birbirine değiyor Kısa devre aralarında yaşıyordum.

8.
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allahını bilirim bayım!
7.
Ruhumu gömdüğüm yer hâlâ belli. Güneşi özledim, sonra seni Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.
6.
Ama yazgısını yaldızlı çokomel kâğıtları gibi, Tırnaklarıyla düzeltemiyor insan. Yıllarca biriktirdim Rengârenk çokomel kâğıtlarını kitap aralarında. Aşık olduğumda, Çikolata kokardı kırmızı yazgım.
5.
Bir boş beşik hikâyesinin olmayan çocuğuyum. Kanadı kırılan kartal da benim beddua etsem. Bir ağıt olarak yak beni Allahım Parmaklarına kına olayım hayatın. Affet bu siyah ve transparan duayı. Ben zaten gecenin arka cebinde falçatayım.

4.
Ah Pollyanna, İçimde sanki hep aynı şarkıyı çalan bir laterna: Cancağızım basma perdeme bir çiçek de sen olsaydın Kaçarken yangın merdivenlerine Keşke grapon kâğıtları assaydın.
3.
On dört yaşındaydı ruhum bayım Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı. Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz Gıcırdıya gıcırdıya dolaştım şehri. Protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar.
2.
Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım Bilmiyorsunuz darmadağın gövdemi Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
1.
Şimdi 128 harfli bir şiir var karnımda Satırlar artık bomboş Karnımda hissiz bir şiir var İçimde durmadan bölünen şiirler Birlikte yok olacağımız şiirler Birlikte unutulacağımız şiirler Hiç borcu olmamış şiirler Ve bu yüzden çok acıyan şiirler...

Ardından
Didem Madak‘ın tedavi sürecinde hep yanında olan arkadaşı Müjde Bilir, Madak’ın son şiiri olan 128 Dikişli Şiir hakkında şöyle der:
Bu son şiiri kuytuda okuduk, son bir gece olacağını bilmeden…Işıl, Zeynep ve ben. Bir yokluğa yuvarlanır gibiydik…O gece Hale Teyzeyle birlikte kaldık Didem’in yanında. Sabah olmak üzereydi…Hastanenin antetli kâğıtlarına, fotokopi çeker gibi yazmaya başladım Didem’in emanetini. Kaybolmasından korkuyordum. Hem şiirin başını okşarsam, sanki Didem hiçbir yere gitmeyecekti.
Müjde Bilir/İzmir, Ekim 2012
“Didem Madak Şiirleri” adlı yazımızın sonuna geldik. Bizleri Instagram ve Twitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!
Bir cevap bırak