Her çocuk hafta içi okul, ödev falan derken hafta sonu geldiğinde akşama kadar yatacağını asla yataktan kalkmayacağını söyler ya da düşünür. Ama fikirleri uygulamaya dökmeye gelince bir yerden fire vermişizdir. Sabahları kör kargaların kahvaltıları daha olmadan kalkıp televizyonun karşısına geçmişizdir.
Burada özellikle pazar sabahlarına vurgu yapmak istiyorum. Çünkü iyi ki böyle bir zevkim olmuş dediğim bir etkinlikle bu sayede tanıştım. “Bir pazarım var. Onu da rahat bir şekilde geçireyim.” diyen babamla karşılıklı çayımızı içerken izlediğimiz kovboy filmleri…
Çocuk kafamla ekranda boy gösteren, ellerindeki tabancaları parmaklarında sanki onların bir parçasıymış gibi oynayan, atlarını her zaman tek yoldaşları gibi gören yüce kovboyları görünce onlara karşı içimde patlayan çoşkuları anlatamam. Hele hele ilk izlediğim kovboy filminde Clint Eastwood oynayınca ayrı bir coşku ve zevk patlaması yaşadım. Ki hala özellikle Dolar Üçlemesini bilmem kaç kez izlesem de o coşku devam ediyor.
Bu duyguya dayanarak klasik kovboy filmlerini ve ona meydan okuyan spagetti kovboylarını ele alıp onların özelliklerine , bir kovboy filmi izlediğinizde klasik mi yoksa spagetti mi olduğunu anlayacaksınız.
Western filmleri tarihine baktığınızda sinema tarhinin ilk başladığı zamanlara kadar uzandığını göreceksiniz. İlk filmlerini 1895 yılında yayımlanan Lumiere kardeşler için 1896 yılında Gabriel Veyre tarafından çekilen “Indian Banquet” filmi ilk western filmi olarak kabul edilmektedir. Daha sonra 1911-1912 de Joe Hamman’ın başrolde oynadığı ve Fransa’nın Camargue bölgesinde çekilen Arizona Bill filmleri de bu türün ilk örnekleri sayılmaktadır.
Yıllar birbirini kovalaya dursun kendi evi olan ABD’de Western, 1930′ lardan 1960’lara kadar çok sevilen bir tür olmuş zamanın gelişen teknoloji ile her eve televizyon girmesiyle herkes kolaylıkla izler olmuştu. Bu durum küçük büyük farketmeden tüm film stüdyolarını olumsuz etkilemişti. İnsanların belli bir ücret ödemeden kolaylıkla izlemesi sonucunda aynı tema üzerinde gidip gelen Western filmlerini çekmekte isteksiz olmaya başladılar. Çünkü neredeyse hafta bir Western filmi çıkıyordu.
Evinde kan kaybından ölmek üzere olan Western, Avrupa’da tutunacak el buldu. Avrupalı Western hayranları sıkılmadan hala aynı temeyı işleyen Western filmleri severek izliyorlardı. Ama Western film sektörünün üzerine oturmuş koca bir boşluk vardı. Bu boşluğu kaldıracak yaratıcı yönetmenler aranıyordu.
Western hayranları aşağılamak için kullandıkları Spagetti Western taze bir bakış açısı ortaya koydu. İlk Spagetti Western ise ABD-İngiltere ortak yapımı İspanya’da çekilen The Sheriff of Fractured Jaw olmuştur. Daha sonra ABD-İspanya ortak yapımı olan Savege Guns takip etmiştir.
Sergi Leone ilk Spagetti Western çekmese de o olmasaydı Spagetti Western kazanmış olduğu kimliği ömrü hayatı boyunca kazanamayacaktı sanırım. Akira Kurosawa’dan etkilenerek düşük bütçeli olan A Fistful of Dollars’ı hem yazmış hem de yönetmiştir. Leone dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Bu başarıyı A Fistful of Dollars’ın devam niteliğinde olan For a Few Dollars More ve meşhur The Good The Bad and The Ugly’de de göstermiştir. Bu üçlemeden sonra Western filmlerinde aksiyona daha çok ağırlık verilmiş, at üzerinde kovboy şapkasını takan her beyaz tenli adamın iyi olmadığını, esnek ahlak ölçülerinin olduğunu göstermiştir.
Filmler genel kanaatin aksine İspanya’nın Endülüs Bölgesi’ nde bulunan Amerika’da o olayların yaşandığı yere benzerliği ile bilinen Tabernas Çölü ve Sardunya Adası’ nda çekilmiştir. Ve sanılanın aksine genellikle düşük bütçeli filmlerdir. Bu türe ait filmler çekim teknikleri bakımından da farklılık göstermektedir. Spagetti Western filmlerinde panaromik çekimler, yakın çekim, detaya yoğunlaşma, abartılı ses efektleri gibi ögeler bulunmaktadır.
Yukarıda da söylediğim gibi filmin karakterleri iyi – kötü olarak keskin sınırlarla ayrılmamıştır. Baş karakterlerin çoğunu anti kahraman olarak adlandırabiliriz. Çoğunlukla intikam, ödül avcılığı, çete savaşlarını anlatan Spagetti Western’de olaylar Amerika’daki filmlere oranla daha şiddetli ve sert tonda geçmektedir. Bu özelliğinin yanında Spagetti Western filmlerine bakarsanız tabiri caizse bol bol testosteron kokmaktadır. Kadın oyuncular çok az görülmektedir. Görülse bile ya bir dulu ya da bir fahişeyi canlandırmaktadırlar. Sadece kadınlar değil siyahi karakterler yok denecek kadar az, Meksikalı rolunu oynayacak insanlar ise ya haydut ya da din adamı olarak görev alırlar.
Böyle sert ve düşüncelerini acımadan suratımıza sokan Spagetti Western filmlerine bir kaç örnek verelim..
A Fistful of Dollars [Per un pugno di dollari] (1964)
Sergio Leone’nin yönettiği “A Fistful of Dollars” Akira Kuroswawa’nın Yojimbo filmine dayanmaktadır. Başrolünde Clint Eastwood’un rol aldığı film, Gizemli bir silahşörün iki rakip kaçakçılık çetesinin korku saldığı kasvetli ve eski bir sınır kasabası olan San Miguel’e gelmesinin ardından yaşananları konu alır.
For a Few Dollars More [Per qualche dollaro in più] (1965)
Adından da anlaşılacağı üzere “A Fistful of Dollars”ın devam filmidir. Başrolde yer alan Clint Eastwood’a bu kez Lee Van Cleef ve hikayeye renk katan Klaus Kinski eşlik etmiştir. İlk filmin yapısına benzerlik gösteren “For a Few Dollars More”da hapishaneden kaçan ve başına 10.000$ ödül konan Indio’nun peşine düşen Douglos Mortimer ve Monco isimli iki ödül avcısının hikayesini anlatır.

The Good, the Bad and the Ugly [Il buono, il brutto, il cattivo](1966)
“A Fistful of Dollars” ve “For a Few Dollars More” filmlerinin yer aldığı Dolar Üçlemesinin son filmi olan “The Good, the Bad and the Ugly”, uzak bir mezarlıktaki gömülü altın hazinesini bulmak için işbirliği yapmak zorunda kalan iki eski ortağın hikayesini anlatmaktadır.
Django (1966)
Başrolünde Franco Nero’nun yer aldığı Sergio Corbucci filmi “Django”, kanlı şiddet sahneleri, kara mizah öğeleriyle dikkat çekmektedir. Amerikan KKK kuvvetleri ve Meksikalı devrimci kuvvetleri tarafından öldürülmek istenen Maria’yı kormak isteyen Django’nun hikayesini anlatan “Django”nun gayriresmi 30 devam filmi bulunmaktadır.
Death Rides a Horse [Da uomo a uomo] (1967)
Giulio Petroni’nin filmi “Death Rides a Horse”, Quentin Tarantino’nun hayran olduğu bir diğer filmdir. Ailesinin öldürülmesine tanık olan bir çocuğun büyüdükten sonra intikam almasını konu olan filmin başrollerini John Phillip Law ile Lee Van Cleef paylaşmaktadır.
Yazarın Notu:
Pazar günlerine renk verip akıllarımızın bir köşesinde yer almış Amerikan Rüyasını silip attığınız için siz Spagetti Western yönetmen ve oyuncularını saygılıyla anar onları kaldıran TRT1 yöneticilerine teessüflerimi iletirim.
Kızılderililer i öldüren kovboyların filmlerini övmeye devam edin
babamla kardeşim bayıla bayıla izlerdi. bense kanalı değiştirtmek için elimden geleni yapardım. Nedense sevememişim bir türlü, hala da sevmiyorum.