Din ve Bilim Çatışması Üzerine: Avrupa

Avrupa özelinde din ve bilim çatışması üzerine konuşacağımız yazımıza hoş geldiniz. Bu yazı da avrupa ülkelerinde din ve bilim nasıl ele alındı? Hangi çatışmalar yaşandı ve sonuçları ne oldu gibi soruların üstüne gideceğiz.

Din ve Bilim Çatışması: Giriş

Hıristiyanlığın Roma’nın din anlayışını temelden değiştirmesi ve bunun Avrupa’yı da etkilemesi üzerine Avrupa halkı, önüne geçilemeyen bir dini istismar sürecine maruz kaldı. Dinin Rönesans sonrasında Avrupalıların gözündeki itibarı sarsılmaya, sorgulanmaya başlamasıyla Bunalım Yüzyıllarının oluşması kaçınılmaz hale gelmişti. Piskoposların, rahiplerin, Papa’nın ulaşılmaz gösterdikleri kutsal Yeni Ahit’in anlamı ve değeriyse yok olmaya yüz tutmuştu. İnsanlar ne Tanrı’ya olan inançlarına ne de kalplerindeki iman sevgisine rastlayabiliyordu.

din ve bilim çatışması

Din ve Bilim Çatışması: Gelişme

Din ile bilimin çatıştığı düşüncesi kuvvetle muhtemel kendini bu devirde gün yüzüne çıkarmış, 1543’te Bilimsel Devrim patlak vermişti. Coğrafi keşiflerin yardımıyla halk artık aç kaldıklarında ekmeği Tanrı’dan değil bankerlerden dileniyordu. Üstelik yatırımlarını ve bağışlarını da kilisedeki din adamlarına yedirmek yerine denizcilere, kâşiflere seve seve vermekteydiler. James Cook, Alexander Von Humbolt, Carl Ritter gibi coğrafyacılar, eserleriyle Batı’nın yabancı dünyaya karşı gözleri konumundaydı. Coğrafyaya ilgi arttıkça üç büyük şehir başta olmak üzere Avrupa’nın birçok yerinde dernekler, kulüpler faaliyet göstermeye başladı. Önceleri İngiliz kraliyet kulübü olarak dört yüz kişiden oluşan Royal Geographical Society(RGS) – ki mensupları arasında Charles Darwin gibi isimler de bulunmaktadır-, günümüzde bile özel harita koleksiyonlarına ev sahipliği yapmaktadır.

Bilim adamları ve kâşifler, dönemin en parlak, en nüfuz sahibi meslek insanlarıydı; halk, burjuva ve krallar paralarını dünyayı keşfe çıkarak yerel kaynakları sömürmeye memur bu insanlara vererek fiziksel aklın, “Tanrı safsatasından” daha kudretli ve kuvvetli olduğuna bir kez daha inanıyorlardı. 1870’de Fransa-Prusya Savaşı, ülkelerin sömürge arayışlarını daha agresif hale getirdi. Sanayi Devrimi, dernekler, Pozitivizm, Marksizm benzeri ideolojilerinin şöhretleri ve sömürgelerin ağız sulandırıcı kârları; Avrupa’da dinin yapamadığını yapmış olana karşı minnettarlık, heyecan ve sevinç duygularını diriltmişti.

avrupa din ve bilim
Christophe Colomb devant le conseil de Salamanque – Emanuel Leutze

Din ve Bilim Çatışması: Sonuç

Teknolojinin baş döndüren hızlı gelişimi ve doyumsuzluğun getirdiği ilk dünya savaşı henüz nefesleri kesmeye yetmemişti ta ki 2. Dünya Savaşı’nda cennet vaadiyle cehennemi yaşatan çılgın bir diktatöre kadar. Bilimin, her ne kadar fevkalade mükemmel olup yaşamlarımızın kalitesini arttırsa ve zevklerimiz konusunda Aristippos’a parmak ısırtsa da, doğaya karşı oldukça sınırlı bir güç sahibi olduğunu acı bir tecrübe ile anlamış olup Tıpkı Leibnitz’in İsveç kraliçesinin ruh halini anlattığı gibi hissetmişlerdir. Kraliçe tahttan vazgeçtikten sonra üzerinde şunların yazdığı bir para bastırmıştı: “Ne gerekli bana, ne yeterli.”

Gasset kitabında bilimden, ölümsüzlükten nasibini alamayan yaşlı bir bilge gibi bahseder: “Bilim tehlikede. Bunu söylemekle abarttığımı sanmıyorum – çünkü Avrupalıların bilime inanmaktan topluca ve tümüyle vazgeçtiklerini söylemiyorum-, ancak günümüzde o inanç canlı bir inanç olmaktan çıkıp hareketsiz bir inanca dönüştü demek istiyorum. Bu da bilimin tehlikeye girmesi için yeterli: Bilim adamı, şimdiye değil hep yaptığı gibi, kendi işine gömülmüş, toplumsal çevresinin hep öyle kendisini desteklediğini, ona arka çıktığını ve taptığını sanarak yaşayamaz artık.”* Bilim artık ne adı söylendiğinde onların kalplerini titretip heyecanlandıracak ne de bir tabu haline getirilerek lanetlenecek bir mefhumdu. Sadece yüzlerinde bir gülümseme oluşturan ve ülkelerinin en kuytu kasabalarında bile fanatizmi yapılmayacak sıradan bir disiplin haline geldi. Tecrübeleri onlara herhangi bir değerin yüceltilmemesi gerektiğini acı bir şekilde göstermişti. Bundan dolayı asıl numara, karanlık yolda feneri dengeli tutmakta yatıyor.

Otağ oluşumu olan tarih sayfamızı takip etmenizi tavsiye ederiz.

Kaynakça

*José Ortega y Gasset, Sistem Olarak Tarih, sayfa 11.

https://pin.it/2tVojEv