Albert Camus

Anlamlı Bir Anlamsızlık Bataklığında: Albert Camus

Albert Camus, tam bir yüzyıl önce müthiş bir giriş cümlesi olacak şekilde şu kelimeleri kağıda dökmüştür; Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda yargıya varmak, felsefenin temel sorunudur. [1] Camus’nün sorduğu ve kitabın devamında da irdelediği bu sorun Sisifos Söyleni adlı eserine aittir. Bu sorunu felsefenin temel sorunu olarak görmesi dolayısıyla da bu sorun, onun felsefesinin biricik nedenidir.

Sisifos; tanrılara meydan okuyan, onlara kafa tutan ve bunun sonucunda da tanrılar tarafından bir kayayı sonsuza kadar bir tepeye çıkarmakla cezalandırılan bir kralın mitidir. Sisifos kayayı tepeye çok yaklaştırdığı anda, kaya tekrar en aşağıya düşer ve Sisifos en baştan kayayı tepeye çıkarmaya devam eder. Albert Camus, yaşamın anlamsızlığını ve absürt oluşunu Sisifos miti metaforunu kullanarak açıklamaktadır. Nitekim insanların yaşamı boyunca etkileşimlerinin, eylemlerinin ve yapıp ettiklerinin Sisifos’dan eksik kalır yanı yoktur. Her yaşam bir kayayı sonsuz bir döngü içerisinde tekrar ve tekrar tepeye çıkarır, hiçbir zaman ulaşamaz.

Albert Camus
Kayayı tepeye çıkarmakla cezalandırılan Sisifos’un tasviri.

Kabul edilebilir ki birçok yaşam, bir tanrının varlığına ilişkin bir umut üzerine kurulu. Dünya üzerinde varoluşumuza ilişkin öne sürülen sebepler konusunda bir yaratıcı ve din inancı doğrultusunda olduğuna dair düşünce birçok yaşam tarafından kabul edilmektedir. Bu inanışa göre hak edenin hak ettiğini illaki bulacağı, bu dünyada yapıp ettiklerimizin bir gün mükafatlandırılacağı yahut cezalandırılacağı kabul edilmektedir. Bu inanç ve dolayısıyla da bu umut, yaşamı yaşamaya kılan biricik motivasyon olabilmektedir. Nitekim insan şayet bu umuttan kendini ayrıştırırsa, öte dünya odaklı bu yaşamın aslında hiçbir gerçek yanı bulunmadığını düşünürse, Albert Camus‘un düşünceleri ve söylemleri kafasına üşüşür; Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda yargıya varmak.

İnsanın bu dünyaya öylece atıldığı ve amaçsızca sağa sola atıldığı düşüncesi anlamsızlığın ta kendisidir. Böylesi bir düşünce insanın varlığının neden olduğunu kendisine sormasına ve zihninin açılan penceresinden içeriye karanlığın üşüşmesine sebep olur.[2] Nitekim Camus de bunun farkındaydı. O irdelediği sorun doğrultusunda şayet yaşamın yaşanmaya değer olmadığını kabul ederse intihar edecekti. Kendi yaşam öyküsü ile kendi felsefesini tutarlı bir biçimde birlikte götüren Nietzsche gibi, Camus de aynısını uyguluyordu.

Albert Camus

Nietzsche ve Albert Camus

Albert Camus yaşamın anlamsızlığının kabullenişi doğrultusunda oluşturduğu felsefi düşünceleriyle ulaştığı noktada, anlamsızlığın yaşamaya engel olmadığı noktasında bir yargıya vardı. Dolayısıyla da intihar etmedi. Sisifos mitinde kayanın sonsuz döngü içerisinde anlamsızca yukarıya taşındığını kabul ettiğimizde doğacak karamsarlık ve bunalım sonucunda intihar tek çözüm olacaktır. Nitekim Camus’un irdelemesi sonucu vardığı yargı intihar karşıtı bir yargı. Söz konusu bu yargı ise Sisifos’u mutlu olarak düşünmektir.

Camus’ye göre, tüm tanrıları aldatan ve inkar eden Sisifos kayasının yani yazgısının tek sahibi olmuştur. Onun kayası kendi ellerindedir. Cezalandırılmıştır fakat Sisifos mutludur. Albert Camus tam da bu bakış açısı yardımıyla yaşamın anlamsızlığına ilişkin, insanlara düşüncelerini aktarır. Tanrıların varlığına ilişkin inkar sonucunda kayamızın tek sahibi olmaktayız. Yazgımız bizim ellerimizde olduğu için, kayayı mutlu bir biçimde tepeye her daim çıkarıyoruz. Bu çaba, sonuçlanmasa bile çaba içinde olmanın kendisi mutluluğun ta kendisidir. Nitekim bu düşünce yaşamın anlamsızlığına karşı olan düşünce değil, yaşamın yaşanmaya değer olduğunu savunan düşüncedir.

Albert Camus’un düşüncelerinde Nietzsche’nin izlerini görebilmekteyiz. Üstinsan ve Bengi Dönüş kavramları çevresinde yaşamın olumlanması, yaşama evet denilmesi, yaşamdan kaçılmaması gerektiğine dair öğütlerinin meyvesini Camus de görebilmekteyiz. Camus aynı zamanda yaratmayı da yaşamayı yaşanılır kılan unsur olarak görerek Nietzsche ile ortaklık sergiler. Nietzsche ve Camus için sanat, yaşamı yaşanılır kılan unsurlardan birisidir.*

Albert Camus

Her şeyin anlamsız olduğunu söylediğimizde bile, anlamlı bir şeyler söylemiş oluyoruz.

Albert Camus

Dipnotlar

  • [1] Söz konusu bu alıntı, Can Yayınları basımı olan Sisifos Söyleni adlı eserin giriş cümlesidir. Tam hali şu şekildedir: Gerçekten önemli olan tek felsefe sorunu vardır, intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda yargıya varmak felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir.
  • [2] Yaşama dair anlamı dini inanç bağlamından değerlendirerek anlamsızlığa ulaşan ve ruhsal bunalıma giren Tolstoy’u bu duruma en etkin örnek sayarak onun hakkında bir yazı yayımlamıştık. Dilerseniz şuradan ulaşabilirsiniz: İtiraflarım / Lev Tolstoy
  • * Yazıyı yazarken kullandığım kaynak ve ileri okuma önerisi olarak şu kitabı önermekteyim. Camus’nün felsefesi, düşünceleri ve yaşam öyküsünün etkili bir sadelikte açıklandığı bir kitaptır:
    başkaldırıyorum, o halde varız! Yükünü almış olmanın felsefesi – Hamza Celâleddin

Bizleri Instagram ve Twitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!


Mert Can Ay
Ege Üniversitesi Kimya bölümü öğrencisi. Lisans eğitiminin yanı sıra düşünmekten ve düşlemekten hoşlanan, kendi çapında da felsefeye, edebiyata ve sanata dair merakı neticesinde düşüncelerini aktaran birisi. [email protected]